Alya'nın ağzından
Gözlerimi araladığımda bedenimin uyuştuğunu hissettim, başımı yanıma doğru çevirdim ve uzayan serum kordonunu gördüm. Ağrı kesici vermişlerdi. Hastanede olduğum kesindi.
Bedenimdeki ağrıları hissetmiyordum ama yüreğimdeki ağrılar? En yakın arkadaşım sevdiği kadını kaybetmişti, en yakın kız arkadaşım..eski yakın kız arkadaşım..çocukluğuma ihanet eden kız arkadaşım.. ölmüştü, peki ya Ozan şimdi ne olacaktı?
Kapı açıldığında düşüncelerimden ayrılıp kapıya döndüm. "Alya.." "Başın sağolsun kardeşim.." Yavaşça elindeki iki bardağı ve cebinden çıkardığı sigara ve çakmak ikilisini masaya koydu. "Morga alındı. Poyraz başında bekliyor." Dişlerimi sıktım, "Nasıl bir yüzsüzlük bu.." Dişlerim gevşedi ve istemsizce bedenime tekrar ağrı saplandı. Emre acıyla inlediğimi duyunca hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp beni sedye yatağına tekrar yasladı. "Sakin. Ayrıca seninde başın sağolsun." "Sanki hiç olmamış gibi hissediyorum." "Çünkü varkende yoktu, en azından kalbimde.." "Emre yapma böyle." "Sorun da bu, hiçbir şey yapamıyorum. Ellerim tutulmuş gibi bi yanımda sen diğer yanımda o vardı ve ben öylece kaldım, bilemedim. Özür dilerim." Kollarımı zorlukla açtığımda kollarımı indirip sadece elimi tuttu, yorulmamı istemiyordu. "Özür dileme, sana kızmıyorum. Bir şey olmasından korkuyorum.." "Bana kolay kolay bir şey olmaz Alya." "Haklısın aslında."
Gülümsediğinde ona olan bakışlarımdan kaçtı, biliyordum içini. Canı yanıyordu, acıyordu, kanıyordu. Kalbi kanıyordu.
Gözlerini tavana dikip gözyaşlarını tuttuğunda elimi elinden çektim. "Gece burada kalacaksın değil mi? Gece konuşuruz." "Hayır ben kalmayacağım." "Kim.. Neyse sorun değil, kendi başımın çaresine bakarım." "Salak mısın?" "Nedenki?" "Ozan kalacak." "Ne?" "Evet. Çok ısrar etti, bir şey demedim bende." "İyi bok yedin Emre! Ne yapacağım şimdi ben?"
Tekrar elimi tuttu, "Lütfen sadece iki medeni insan gibi konuşun tamam mı? Sanki misafir gelmiş gibi davranın. Uğraşmayın birbirinizle, ki sanmıyorum. Anladınız sizde, öyle ya da böyle siz birbiriniz için yer çekimine direniyorsunuz Alya."
Yer çekimine direnmek..
Kapı açıldığında Emre elimi sıvazlayıp elini çekti. Ozan uyandığımı görünce hemen boğazını temizleyip sigarasıyla çakmağını Emre'nin eşyalarının yanına bıraktı.
O da sigaraya başlamıştı..
Sadece bakıştık, Emre hâlimize sıcak bir tebessüm bırakıp ayaklandı ve odadan çıktı. Biz ise bakışmaya devam ettik. Ufak bir adım atıp tepkimi ölçtü, hiçbir şey demedim. Koşar adımlarla gelip bana doğru eğildi ve bedenimi sert davranmadan göğsüne bastırdı.
Kısa saçlarımda dolaştı elleri, gözyaşlarını omzumda hissettiğimde şaşırmıştım. Onu en son babam yüzünden tekrar taşındığımızda ağlarken görmüştüm. Başımı kaldırıp gözyaşlarını silmek istedim, izin vermedi. Daha sıkı sarıldı, kokumu içine çekti. Bende onun gibi kokusunu içime çektim, bu belirsiz kokuyu çok özlemiştim.
Geri çekildiğinde şaşkınlıkla gözlerim açıldı çünkü sanki hiç ağlamamış gibi gözyaşları kaybolmuştu. Arkama yaslandığımda elimi tuttu, elleri titriyordu. Sanki dokunmak için can atıyor bir andan da kıyamıyor gibiydi..
Kaç saat öyle kaldık bilmiyordum, içeri hemşire girdiğinde geri çekilip ayağa kalktı. Neden konuşmadığını merak etsemde zamanını beklediğini biliyordum. Üstündeki deri ceketi toparlayıp boğazını temizledi. Doktor tişörtümü sıyırdığında gözlerini kaçırdı, neden çekindiğini anlamamıştım. Ta ki bedenimdeki kesikleri görene kadar, ağrı kesici ve hafif narkozdan hissetmiyordum. Araba takla attığından heryerimde cam batıkları vardı.
Doktor yarama hafifçe bastırıp "Canınız yanıyor mu?" dediğinde başımı iki yana salladım. Pansuman yapmaya başladı, gözlerimi acıyla kapadım. Her zamanki gibi acımı saklamıştım. Ozan hâlimi gördüğünde gözleri doldu ve hızla odadan çıktı. Acılarım arasında tepkisine tebessüm ettim.
Ne kadar dirensekte seviyorduk birbirimizi, hayır hayır. Kara sevdaydı bizimkisi...
Hemşire pansumanını yaptıktan sonra odadan ayrıldı, Ozan tekrar odaya giriş yaptı ve yanımdaki misafir koltuğuna yerleşti. Göz göze geldik, biraz daha bakıştık. Sanki gözlerimizle konuşuyorduk.
Telefonuyla takılmaya başladığında kıskanmadan edemedim, yine flörtüyle mi yazışıyordu? Flörtü hâlâ var mıydı da kuruntu yapıyordum? Telefonu bırakıp başını geriye yasladı. Yarım saat boyunca öylece kaldı. Kapı çalındığında yerimden sıçradım ve başımı kaldırıp gelen kişiye baktım. Hemşire, "Ozan Bey paketiniz var." deyip kargoyu ayağa çoktan kalkmış olan Ozan'a uzattı. Ozan başıyla selam verip kapıyı kapattı ve koltuğa tekrar oturdu.
Kargoyu bana uzattı, açmak için yeltendim ancak beceremediğim için pes ettim. Gözlerimi devirdiğimde halimden anlamış olacak ki kargoyu elimden alıp zorlanmadan açtı, içinden çıkan kıyafetleri bana uzattı. Bana eşofman takımı almıştı, rahat edebilmem için...
Gözlerim doldu, ona dönüp fısıldadım. "Teşekkür ederim.." "Rica ederim." Uzun zamandır konuşmadığı için sesi çatallı çıkmıştı, ah ne kadar özlemiştim sesini.
*
Yıldızlar gökyüzünde belirginleşiyor, yelkovan akrebi kovalıyor, midemdeki kelebekler adeta bedenimde deprem etkisi yaratıyordu. O da benim gibi hissediyor muydu? Yoksa sıradan mı buluyordu?
Saatini kontrol edip bana döndü, "Uyu artık, geç oldu." Hiçbir şey demeden gözlerimi yumdum. Kendimi uykuya teslim etmeden gözlerimi ona çaktırmadan araladım. Beni izliyordu..
Keyifle kendimi uykuya teslim ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşu Oğlu
Romanceozan:pardon.. yanlış kapı sanırım alya:sorun değil ben dalmışım.. AŞIK OLUNDU