İnci'den:
"Yüzbaşı Polat " dedi hiddetle kaşlarını çatıp Murathan komutan. Aynı anda " Sadullah " dedim öfkeyle.
Sadullah uzun bir süredir kırmızı listede aranan ve kimse tarafından yeri bilinmeyen bir teröristti.
Yüzünü bile sayılı insan görmüş görenler ise çok da uzun yaşayamamıştı.
Daha önce aldığım bir suikast görevinde tesadüf eseri uzaktan Yüzünü görmüş ve ben daha atak yapamadan izini kaybetmiştim.
Kendisi bu dünya da var olma sebebini Türk devleti ve halkını yok etmeye adamış ve yıllardan beridir bunu hedeflemiştir.
Bakışlarımı Murathan komutanın bahs ettiği Polat Yüzbaşı denen adama çevirince adamı dikkatle inceleme fırsatı da bulmuştum
Uzun 1.90 boylarında esmer bir adamdı. Üzerinde siyah bir tişört ve siyah pantolon vardı.
Bakışlarını Sadullaha dikmiş önemli bir konu hakkında konuşur gibi bir hali vardı. Ve daha dikkatli bakılınca yüz ifadesiyle de sıkıntılı ve tedirgin olduğunu anlamak pekte zor değildi.
Murathan komutan sanki ne yapması gerektiğini bilmeyen bir haldeydi. Anladığım kadarıyla Polat dediği adamla önceden bir geçmişleri vardı.
Belki de aynı karargahta görev yapıyoruzdur. Bunları bilmemem gayet de olasıydı çünki karargahta toplasan üç kez bulunmuştum. Ve ne oradakiler beni nede ben onları tanıyordum.
Murathan komutan telsizi eline almış olanları aklında tartıyor ve Polat denen bu adamın Vatan'a ihanet etme ihtimalini sorguluyordu.
Lakin böyle de bir sonuç elde edemezdi çünkü ne kadar birine güvenirsen güven o kişinin içini asla bilemezsin
Özellikle de bir asker için bu durum daha bir karışık hâl alıyordu. Vatan'a ihanet gibi büyük bir olaysa söz konusuydu.
Bakışlarını geniş alanda gezdirmekte olan Turan'dan da bir ses duyuldu " hay sikeyim böyle işi" dedi fısıltıyla.
Ardından bakışlarını bana çevirmişti " Kusura bakma çaylak " dedi.
Bense sıkıntılı bir nefes verdim. Cidden bu çaylak olayı artık sıkmaya başlamıştı. Ben acemi bir asker yada er değildim.
Sırf abilerime kendimi kanıtlayacağım diye kendimi yırttım Harp okulunda ve böylece de bir Teğmen ola bilmiştim.
Ve bu görev süresince de başarılı bir şekilde görevimi sürdürmüştüm. Birileri tarafından küçük görülmek ise isteyeceğim son şey bile değildi.
" bana çaylak deme" dedim kaşlarımı çatarak. Hepimiz farklı farklı kayaların arasında saklansak da bir-birimizi kolaylıkla göre biliyorduk.
Bu dediğime sağ tarafımda kısık bir kıkırtı duyunca bakışlarımı o tarafa doğru çevirdim . Yasin alt dudağını ısırmış kendi sesini bastırmaya çalışıyordu.
Sinirle ona doğru döndüğümde elini fermuar gibi dudağının üstünde gezdirdi ve" ben bir şey demedim " dedi ben masumum dermiş gibi.
Başımı Olumsuz anlamda sallayıp bakışlarımı sol tarafımda kalan ve düşünceli olan Murathan komutana çevirdim.
Ali " sizce burda ne işi var?" Dedi merakla Turgut elini yüzüne getirip yüzünü sıvazlayarak " umarım düşündüğüm şey değildir" dedi.
Turan da onu başıyla onayladı " aksi taktirde yapacağım hiç bir şeyin sorumluluğu bana ait değil" dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Kayıp Emareleri
ChickLit"Turnam gidersen mardin'e Turnam yâre selam söyle Karlı dağların ardından Turnam yâre selam söyle " diye türküyü mırıldandı bitkin sesiyle,alnına silah dayalıyken Murathan. Ve sonrasında bir kurşun sesi duyuldu ardından yere cansız bir beden düşt...