İnci'den:
Gözlerimi kısmış bana sinsice bakan komutanıma bakıyordum. Acaba bana ne tür bir ceza verecekti?
Aslında vereceği cezadan pek korktuğum da söylenemez. Sonuçta ben bir Türk askeriyim ve vereceği ceza da en ağırı, zorlu bir ictima olacaktı.
Bende evelallah altından çıka bilirim diye düşünüyorum. Yani en fazla ne ola bilirdi ki?
*
"Allahın cezası " diye Murathan komutanın ardından saydırıyordum. Bir yandan tezgaha döktüğüm sütü silerken diğeri yandan kucağımda ağlayan Buğlem'i sallamakla meşguldüm.
Tamam belki geldiğim gün bir az ses yapmış ola bilirdim. Belki dün uykusuz olduğu halde Buğlem'i onlara kitleyip gezmeye çıkmış da ola bilirim.
Tamam belki dün gece yorgun haliyle karakolda benimle uğraşmasını da sağlamış ola bilirim. Yani onun timinde bir asker olduğum için ve polislere zorluk çıkardığım için bir az kızmış da ola bilir.
Ama hayatı boyu bir bebekle en büyük tecrübesi onu bir kaç dakika kucağında tutmak olan birine iki gün bebek bakımı cezası verilmezdi ki.
Elimdeki bezi tezgaha fırlatıp kapıya doğru kucağımda tuttuğum bebekle yürümeğe başladım.
Buğlem ise hâla ağlıyordu. Yani karnının aç olmadığını biliyordum. En azından yemek verince istemedi.
İlk başta patates kızartması vermek istesem de sevmeyeceğini düşünerek bebek maması verme kararı aldım. Yada koltukta bizi izleyen Esin aniden " İnci " diye koltuktan fırlayınca yanlış yaptığımı anlayarak vazgeçmiş de ola bilirim.
Ama bunlar hep boş detay sonuç olarak ben bebek maması vermiş Buğlem ise yememisti.
Kapıya doğru yürürken burnuma dolan kötü kokuyla birlikte kaşlarımı çatdım ve etrafı koklamaya başladım bir yerden kötü bir koku geliyordu ama nereden?
Kokuyu takip etmeye başladım en son ağlayan Buğlem'i havaya kaldırıp kokladım ve hemen kendimden uzak bir şekilde havada tuttum.
Hızla salona doğru yürüdüm ve Buğlem'i Esin'e uzattım " altını değişmek lazım " tamam bebek severim her ne kadar bakmaktan anlamasam da.
Ama işte o sevimli şeylerin böyle kötü yanları da var. Ben neden bunun altını yıkayayım ki?
Esin hiç bir atakta bulunmadan" bezler koltukta " deyip telefona geri döndü. Bense olduğum yerde öylece ona bakıyordum.
" eee?" Dedim kısılan sesimle sorarcasına umarım bunu benden istemezdi.
Bana bakış atıp " Murathan ağabeyi duydun canım sadece burda oturup izleye bilirim" dedi mahcup bir ifadeyle.
Bakışlarımı koltukta olan bebek bezlerine çevirip tekrar Esin'e döndüm " Esin nerden bilecek ki ?"
Esin tam bir şey söyleyecekken hemen devam ettim" Yani sen söylemezsen ben söylemezsem nerden bilir ki ha ? Hadi lütfen "
Çalan kapıyla birlikte Esin o tarafa doğru yürümeğe başladı.Arkasından seslenerek " bak Esin'im ben anlamam bu işten sen bezi değiş ben uyuturum" Diyerek bir teklifte bulundum.
Ama cevap Esin'den gelmek yerine asla duymaması gereken birinden gelmişti." Hayır " Evet normalde eve geç gelen adamlar öğlen vakti eve gelmiş buda yetmezmiş gibi direk benim evime gelmişti.
Kucağımda ağlayan Buğlem ile birlikte onlara bakarak Murathan komutan sözlerine devam etti" akşam söylediklerimi unuttun mu yoksa?"
Başımı Olumsuz anlamda sallayıp yenilmişlikle koltuğa doğru yürüdüm. Buğlem'i koltuğa serdiğimjz örtüye yatırıp yeni bir bez aldım elime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Kayıp Emareleri
Chick-Lit"Turnam gidersen mardin'e Turnam yâre selam söyle Karlı dağların ardından Turnam yâre selam söyle " diye türküyü mırıldandı bitkin sesiyle,alnına silah dayalıyken Murathan. Ve sonrasında bir kurşun sesi duyuldu ardından yere cansız bir beden düşt...