2.21 -Sezon Finali 2. Bölüm Final

408 53 185
                                    

Tekin Alaca

Uyku... İnsan uykudan korkar mı? Ben böyle değildim, uyumayı sırf mesleğim, görevim için severdim. Uyku insanı dinç ve sağlıklı tutar. Ama uyuyamıyorum. Bizi hastaneye getirdiklerinden beri iki gün geçti, ne zaman gözlerimi kapatsam ve bedenim kendini tam olarak salsa kurşun sesleriyle ayağa fırlıyorum ama gördüğümse normal bir hastane koridoru. Korkularımın üzerine gitmek için defalarca kendimi zorla uyuttum, en sonundaysa uykuda ağır bir sinir krizi geçirmiştim. Kurşun ve bomba sesleri, beynimin her bir köşesinde yankıyla dolanıyor.

Yaralarımın derin olmadığını biliyordum; izleri belki ömrüm boyunca silinmeyecek ama hiçbiri çok ciddi, derin, mikroplu değildi. Binbaşının yarası hariç.

Türkiye'ye özel askeri uçakla gelip direkt ameliyata gireceği hastanede indik ve apar topar operasyona alındı. Onu bırakmak istemediğimden Oğuzhan'la orada vedalaşmıştım da nasıl bir veda oldu hiç hatırlamıyorum. Aklımda tek olan an binbaşının sürekli düştüğü nabzıydı.

İki gündür de yoğun bakımda. Mermi karaciğerinin küçük bir kısmına, midesininse büyük bir oranına zarar vermiş. Merminin profesyonelce çıkarıldığını söyleyen doktor, beni tebrik etmişti. Karaciğeri de midesi de kendi başına iyileşir, eskisine dönermiş, sadece bu uzun zaman alabiliyormuş. Doktor; kan, su ve besin kaybından dolayı binbaşının bir süre uyuyacağını ama bu uykunun hayati bir tehlikesi olmadığını söylediğinde öyle derin bir nefes almıştım ki ciğerlerim bu zamana kadar hiç nefes alamamış gibiydi.

Morgtan çıktığımda çok daha iyi gözüküyordum. Hastaneden çıkıp binbaşıdan ayrılmak istemediğimden hemşirelere banyo yapmak için morgu kullanmak istediğimi söyledim, anında kabul etmişlerdi. Hasta bakıcılardan biri hastanenin etrafındaki dükkandan ihtiyacım olan her şeyi alıp getirmişti. Yaralarım hariç yine eski Tekin oldum; sinek kaydı tıraş, üç numara saçlar, gündelik kıyafetler ve tertemiz bir ayakkabı. Görev boyunca postalların içinde yara olan ayaklarım rahat bir ayakkabıya girdiğinde sanki uykuları gelmiş gibi. Aslında terlik giymek istiyordum ama öyle şerefli bir görevden dönünce salaş gezmek istemiyorum.

Kirli eşyalarımın olduğu poşeti de alarak yoğun bakım servisine çıktım. Binbaşının olduğu kısma baksam da boştu, yatağı da dağınık. Ulan o manyak komutan, uyanıp bir yerlere gitmiş olmasın?

"Tekin Bey." Yoğun bakım hemşiresinin sesini duyduğumda ona döndüm, anında konuşmaya devam etti; "Yekta Bey uyandı, servise aldık. Tüm değerleri normal. Cerrahi servisinde oda 18'de, refakatçisi olarak hâlâ sizin isminiz var."

Vay! Kralın daha fazla dayanamayıp uyanacağını biliyordum. Gülerek başımı yere eğdim ve tertemiz kafamı okşadım. İşte bizim binbaşı be!

"Sağ olun," derken bile kızın suratına bakmıyordum.

Haftalar sonra o eski sırıtmama dönerek asansörlere adımladım. İyiyiz, kurtulduk. Şaka gibi bir an yaşamıştım; tüm benliğimden sıyrılarak operasyon için sınır dışına çıkmıştım. O kamuflajların içinde, savaşın ortasında ülkem için durmuştum. Bu yaralarım kuklalığımdan değil, vatanımı savunmak adına oluşmuştu. Ben jandarma er Tekin Alaca olarak bir binbaşıyla, intihar timi üyesiyle günlerimi geçirmiştim.

Odadan içeri girdiğimde yüzümde kocaman tebessüm vardı.

"Aha! Yetim yine beyin kaybı yaşıyor." Yatağında uzun oturmuş binbaşı, elindeki telefonu bırakırken bile bana bakıyordu.

"Yanınıza gelirken lazım olmuyor diye çıkarıyorum artık komutanım, malum sonra IQ seviyenizin düşüklüğü belli oluyor." Sözlerime kahkaha atarken eli karnındaki yarasına gitmişti. "İyisiniz."

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin