05.05.24
Tekin AlacaHer yerim ağrıyor, mosmor ve kanayan yerlerim de var. Sırtımı göremiyorum, bence orası çok daha kötüdür. Dayak yemeyi sorun etmiyorum, babam da dedem de vururdu ne olmuş yani? Ama salonun en köşesine çekilmiş, kendinde değilmiş gibi gözüken Turgut korkutuyor.
"Kapı açılmıyor," diyen Çağrı, kapıya tekrar omuz attı.
Cezanın bununla sınırlı kalmayacağı belliydi, giderken bize daha yeni başlıyoruz der gibi bakmıştı.
"Normal değil mi? Bazılarımız haddini aştı." Konuşurken direkt Oğuzhan'a bakmıştım. Anında o da başını kaldırıp bana baktı, kendi de duvara yaslanmış, yere bakıyordu.
"Ne diyorsun lan sen?" Kızgın bir tonda konuştuğunda alayla güldüm.
"Gerçekten hâlâ sinirlenebiliyor musun? Senin yüzünden bu haldeyiz, cezaları çekiyoruz." Sözlerimden sonra istemsizce Çağrı'ya bakmış bir reddetme ya da başka ters bir tepki beklemiştim, aksine sanki o da benim gibi düşünüyor. "Ne bok yemeye o hapları aldın? Hayır yani madem aldın, belli ki kullanmamışsın geri verseydin."
"Sana ne lan, sana mı hesap vereceğim?"
"Hesabı sikeyim, bir özür dileyebilirsin. Çocuğun haline bak," diye Turgut'u işaret ettim.
"Ne lan? O da bebek gibi olmasın, iki dayağa ağlanır mı? Bunun tillahını yiyordum sokakta, tillahını!" Bağırarak ayağa kalkıp saçlarına asıldı. "Abi bu nasıl ego lan? Komutansan komutansın amına koyim, dövdürmek ne? Götün yiyorsa tek..."
"Oğuzhan!" Çağrı'nın onun adını haykırmasıyla ben bile dehşete kapıldım. "O sik çeneni kapa ve yerine otur! Burası bir tugay, sokak değil! Komutana saygı duymayı öğreneceksin, madem yapamıyorsun toplarsın eşyanı siktir olup gidersin! Dayak yedik lan, dayak! Ben daha anamdan babamdan tek fiske yemezken senin yüzünden üç adamın sopasına sustum."
"Çağrı, sen de mi?.."
"Kes sesini!" Oğuz'un lafını bölen Çağrı kenara bıraktığı çantayı alıp yanıma, ortaya geldi. "Bu çantaların içinde taş yoktur ya, eminim işe yarar bir şeyler vardır."
Ben sahanın ortalarında oturuyorum, Oğuzhan kapı duvarına yaslanmış, Turgut'sa en köşede. Hepimiz durduğumuz yerlerde karakterlerimizi gösteriyoruz.
Çantalarımızdan uyku tulumları, yedek kıyafetler, konserve yemekler, büyük ilk yardım kiti, sular, battaniye, mevsimlikler, pusula, çalışmayan telsizler ve yedek şarjörler çıktı. Silahlarımız ve tüm şarjörlerimiz boş, buna rağmen acayip ağır.
İlk yardım kitinin içinden ağrı kesici haptan, kremlere dek çıkınca Çağrı'yla bakıştık. Neden bilmiyorum ama bu adam çavuş gibi, bence şu anda da bizi toparlayacak güç onda var.
"Turgut, Oğuzhan tulumlarınızı şu duvara açın, hadi!" Çağrı beklediğim gibi emir verip kendi çantasını ve tulumunu aldı. Ben de onun arkasından gittim.
Tulumlarımızı sererken ikilinin hâlâ gelmediğini görünce Çağrı tam bağıracaktı ki onu durdurdum ve dalmış Turgut'u gösterdim.
"Onunla ben ilgilenirim," dediğimde başını salladı.
Turgut'un yanına gidip kolunu tuttum. Bana da korkarak, dehşetle baktığında tuttuğum kolunu okşadım, anında gözleri doldu.
"Senden çok güçlü bir komando olacak biliyorsun değil mi?" Soruma şaşırsa da sonunda kendini topladı. "Bu cezayı almak zorundayız ki gelecekte kendimize gelelim, bizi buralardan vurmalarına izin vermeyelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
AksiTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...