2.10-

390 63 132
                                    

06.06.24
Tekin Alaca

Uyandığımda yatakta biraz gerinip oturur pozisyona geldim, esnerken bir gözüm perdelerini çekmediğim camdaydı. Güneş daha doğmamış, uzaklardan gelen bir ezan sesi var. Hocadan alışkanlık olduğundan yataktan kalkıp yatağımı toparladım, anında gidip çay suyu koydum ve eşofmanlarımı üzerime çekerek evden çıktım.

Hiç bilmediğim bir sokakta oturuyorum, antrenman yapsam kaybolmam değil mi?

Binanın kapısından çıkıp ısınma hareketleri yaparken sağa ve sola doğru bakıyor, yolları hesaplamaya çalışıyordum. Kaybolursam da Resul komutanı ararım, o da Hakan abiyi yollar.

"Ant..." Hakan abinin sesini duymamla kalbim korkuyu saniye saniye yaşadı. Dehşetle adama döndüm, ne ara binadan çıktı, neden koca demir kapının sesini duymadım? "Sen hep böyle korkuyor musun? Korkak asker olmaz çocuk."

"Bana çocuk deme," diye mırıldandım. Sadece Resul baba diyebilir. Hakan abi gülerek yanıma geldi, o da eşofman giymiş ve ikimizin de aynı, simsiyah. "Ne diyecektin, lafını bölmüş gibi oldum?"

"Antrenman için erken değil mi, biraz daha dinlenmek istemiyor musun diye soracaktım." Onun da ısınması bittiğinde ikimiz çok hafif tempoda adımlamaya başladık.

"Doktorumla görüştüm, hastaneden çıkmadan iki gün kadar önce başlamıştım zaten. Kendimi yormadığım sürece onay verdi." Hakan abi sözüme karşılık başını aşağı yukarı salladı ve sustu.

Bence asıl garip olan bu adam; bazen bir katil gibi hissettiriyor, yanında nefes almaya bile çekiniyorum, o bakışlarındaki soğukluk sürekli selam duruşunda olmalıymışız gibi ama bazı zamanlardaysa en yakın arkadaş, dost, kanka gibi yanında istediğin şakayı yap, fıkrayı anlat, hatta ileri git dizine veya omzuna yat gibi hissettiriyor.

"Çok güçlü bir çocuksun Alaca," demesiyle ona baktım. Yarım ağız gülüyor, yine de hızını düşürmeden koşuyordu. "Resul komutan, sana davrandığının çeyreği kadar birine davransa şımarıyor, azıtıyorlar. Sen ya Resul komutanın gücünün farkında değilsin ya da gösterdiğin kadar gözü tok birisin."

"Resul komutanın gücünün farkındayım..." Mırıldansam da duydu beni.

Yorgunluktan durup sırtımı tuttum, çok yorulduğum zamanlar sızlaması kötü oluyor. Hem yeterince de koştum, üstüm başım ter içinde kaldı.

"Bu kadar yeter genco. Hadi eve." Benden önce ev yoluna dönen Hakan abiyi daha yavaş takip ettim.

Binanın önüne geldiğimizde ilk onun girmesine müsaade ettim. Ben asansöre binsem de kendisi merdivenleri kullanmayı seçti. Aynı anda kata geldiğimizde şaşkınlıkla mırıldanarak evin kapısını açtım.

İçeri girdiğimde Resul komutanın çoktan uyandığını, balkonda telefonunda biriyle konuştuğunu gördüm. Ses etmeden banyoya geçtim, kısa duşun ardından çıktığım an Hakan abi girdi. Hayalet gibi adam, yemin ederim. Acaba durup durup ışınlanıyor mu lan?

Odamda giyindikten sonra mutfağa geçtiğim sıra Resul komutanla bakıştık, anında telefonuna "Kapatıyorum" dedi ve kulağından çekip kapadı.

"Günaydın çocuk."

"Günaydın komutanım." Dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladığım sıra o çay bardaklarını alıyordu. "Nasılsınız komutanım, her şey yolunda mı?"

"Değil." Ona şaşkınlıkla döndüm, oysa çayları doldurmaya devam ediyordu. Ne oldu, işiyle alakalı mı? "Bir hoş geldin yok, o yok bu yok. Nasıl bir çocuksun sen? Ev senin evin, misafire böyle mi davranılır?"

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin