07.05.24
Tekin AlacaDört yıl boyunca buradayım; ilk geldiğimde sıska, ürkek ama bir o kadar da heyecanla yanan bedenim, heyecanı hariç çok değişmişti. Vücudum kaslı gözükmemi engelliyor; benden seneler önce terhis olan eski tim arkadaşlarım hayvan gibi kas yapmışlardı. Mesela Oğuzhan'ı tanıyamıyordum, öylesine kaslanmıştı ki bir ara Kanat komutan bile sağlık testlerinden geçirmişti. Çağrı'ya diyecek yok, adam komutanımızı geride bırakmıştı resmen.
Ben kaldım böyle; sadece boyum uzayabildiği kadar uzadı, görünmeyen kaslarım kaya gibi sert oldu. Vücudum ne o plastik sert mermilerde ne de coplarda morarıyor.
Ama şansımın en büyüğünü de burada kullanmıştım, sistemin rastgele attığı acemi birliklerimiz; Çağrı'ya Kastamonu, Oğuzhan'a Van çıkartmıştı. Bana ise burası. Tam olarak burası. Kanat komutandan ayrıydı, kaldığım yatakhanede de yüz kişilikti ama oldu be.
Şimdiyse ustalık birliğim geldi, Şırnak Silopi. İçimde korku yok, aksine öyle bir yerde olmanın heyecanı var. Tabii Kanat komutandan ayrılacak olmam da kötü.
"Eyvallah çavuş," diyip yatakhanenin çavuşuna teşekkür edenlerin arasından sıyrılıp o binadan çıktım.
Kanat komutanımı görmem gerek. Acemi birliğine geçtiğimden beri neredeyse hiç görüşemedik, sadece arada bir onu camdan görüyordum. Yanıma gelemiyor, ben de gidemiyorum.
Kanat komutan öyle asabi, şiddete meyilliydi ki yüzbaşının öfkesi bana pamuk gibi geldi; halbuki diğer arkadaşlar için öyle değil, çocuklardan biri neredeyse her gece sinir krizi geçirmişti. Hiçbir sinir krizi, Oğuzhan'ın krizleriyle yarışamaz.
Onunla yaptığım kavgadan sonra bir daha kaş çatar bile olmamıştı, ne zaman sinirlense bir yere odaklanıp nefeslerini sayıyordu. Ona bu tekniği de kimse öğretmedi, kendi kendine buldu çaresini. Çağrı her zaman onun badisi gibiydi, her anında yanında olmuş, nerede zorlansa bizi oyalayarak Oğuzhan'ın devam etmesine yardımcı olmuştu. Sadece ona da değil, Turgut'la bana karşı da öyleydi.
Çağrı'dan sonra en erken giden Oğuzhan olmuştu, Kanat komutan onu yolcularken ilk defa duygularını o kadar net göstererek sarılmış, iyi dileklerde bulunmuştu.
Diğer binaya girdiğimde ellerimi ceplerimden çıkarıp omuzlarımı dikleştirdim.
Yıllardır ailemden de tek haber almıyorum; hapis cezaları ve tedavileri bitti mi, emin değilim. Umurumda da değil, çünkü aile olmayı istemeyen onlardı. Onların istedikleri kuklaydı ve ben kukla olmadığımı kendi kabuğumu parçalayarak gayet net gösterdim.
Şaka gibi. Artık yirmi bir yaşımdayım, evimden uzakta, bir yetim gibiyim. Yarın Şırnak'a gidiyorum.
"Siz işe yaramaz piçler neyi başarırsınız ki lan? Buraya ne sikime geldiniz o zaman?" Koridoru inleten yüksek desibelli ses beni güldürdüğünde durdum. "Siz sanıyor musunuz ki komando olabileceksiniz? Bir sikimi başaramazsınız! Ulan sizden bırak askeri, belediye çöpçüsü mü bile çıkmaz!"
Sözleri içimden tekrar ederken gülüşümü bastıramıyordum. Bundan seneler önce, bu sözler bize, bana söyleniyordu. Üzerime inen sopalar, yediğimiz dayaklar, kilitli kaldığımız bu salon. Eğitim adı altında yedirilen pislikler, her gün dayak yiyip bir ton darbeye tepkisiz kalmamız öğretilmişti.
Mesela acemi birliğimdeki eğitimler, Kanat komutandan aldığımız eğitimin çeyreği bile olamazdı. Kanat'ın antrenmanları en az iki saat sürer, hayvan gibi yarışırdık. Ama acemi birliğinde öyle değildi, gayet de insaflıydı. Tabii pes etmemek için kılı kırk yarayanları saymıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...