2.5-

836 82 228
                                    

20.05.24
Tekin Alaca

Kanat komutanın eğitiminde dördüncü ayı geride bıraktık. Dört ayda neler gelişebilir ki desek de neredeyse sanki hepimiz birkaç yaş birden attık; Oğuzhan öfkesinden sıyrılıp tertemiz bir abi olurken Turgut da bir o kadar tatlı kardeş oldu, Çağrı ise aynı çavuş desek az kalır, komutan desek Kanat komutandan çekiniyoruz.

"Her gün ağzımıza sıçmasa bu adam başka nereye sıçar merak ediyorum." Oğuzhan yine küfürle oturdu yemek masasına. Tabldotu ağzına kadar pilav dolu. "Arkadaş sürünürken üzerimize oturmak ne ya? Ulan şu zamana kadar hangi sürüngenin üzerine oturulmuş?"

"Bizim..." Ağzı dolu olduğundan devam edemeyen Çağrı'yı bekledik, "Geleceğimiz için uğraşıyor adam. Gideceğimiz yerlerde nasıl olaylarla karşılaşırız bilmem ama bize bok böceği yedirdikten sonra ömrü billah aç kalacağımı sanmam. Abi gelecekte torunlarım bana da soracaklar 'dede hiç askerde kurbağa yedin mi?' diye. Ben göğsümü gererek anlatacağım bu anları."

"Sonra torunlarım neden evime gelmiyor diye ağlarsın..." Kendi dediği komikmiş gibi gülen Ogi omuz silkti. "Abi, ben bu rezillikleri kimseye anlatmam. Hele var ya bir gün Kanat komutandan daha kuvvetli olursam gelip onun ağzına sıçacağım, bizi nasıl her ay üç adama dövdürürmüş diye ben de onu döveceğim!"

"Kesin yaşanır kanka." Turgut ve Çağrı, sözlerimden sonra benim gibi güldüler. "Şikayetim yok şahsen. Kanat komutan olmasaydı biliyordunuz ki böyle bir eğitim de olmazdı. Türkiye'de daha pilot program bu, başka biri daha yapar mı bilemem?"

"Pilot değil. Kanat komutan anlatmıştı; aslında başka biri varmış zamanında, o daha daha çok daha psikopat, manyağın tekiymiş, eğittikleri hep yurtdışına, belirsiz timlerin eri olarak çalışırmış ve hepsine de hayvan adları verirmiş. İlk eğittiği Kurt, ardından Sinek, Vaşak, Piton, Kambur gibi vahşi hayvanların adlarını tercih edermiş." Anlatan Turgut'u şaşkınlıkla dinledik. Kanat komutan evet artık daha sakin, nezih bir insan ama öyle sohbet insanı değil gibiydi.

"Ve komutan da bunu sana anlattı öyle mi?" Turgut, Oğuzhan'ın sorusunu onayladığında tribi nefesinde bekleyen arkadaşım küfrederek çatalını masaya attı; "hiç olmayan babam, evlatları arasında ayrım yapmış gibi hissettim. Gelecekte kesin bu adamı sikmeliyim abi, başka çıkarı yok, bana gelen o bir kere!"

"Anlatmak istediği için anlatmadı," dedi Turgut, Oğuzhan'a fıtlattığı çatalını verirken. "Eğer o adam olsaymış beni onun eğitimine gönderirmiş, şansıma küsmeliymişim ve artı olarak artık sizden daha başka bir eğitim alacağım. Eğer ayarlayabilirse benim için başka bir şeyler ayarlayacakmış."

"Yani sen gidecek misin?" Şaşkın soruma üzgün gözlerle baktı.

"Şu anlık öyle görünüyor. Buna mecburuz Taso'm." Son cümlesiyle gerçekliğe döndüm; evet, her şeye rağmen kabul etmeliyiz.

"O adama ne olmuş ki, neredeymiş?" Oğuzhan daha da merak ediyordu. Öyle psikopatların eline bence Oğuzhan gibiler gitmeli, çocuk da psikopat.

"Hakkari'de bir albay varmış, Zahir Deliveren diye. Çok büyük albaymış, hatta albaylığı bile sadece göz boyamak içinmiş, rütbesi çok daha yukarıymış. O eğitmen de bu albayın koruması, can dostu gibi takılırmış; bir gün pusu kurulmuş, albayı korumaya çalışmış. Vücudundan otuza yakın mermi çıkarılmış." Otuza yakın ney lan? Hayretlerle Turgut'a baktım; otuza yakın mermi! Çüş! "Birçok mermi uvuzlarını koparmış, mahvetmiş."

"Vay amına koyayım!" Bağırarak ellerini masaya vuran Oğuzhan da şaşkınca Turgut'a bakıyordu. "Oğlum otuz mermi ne lan? Aga... Adam..."

"Zahir dedin değil mi, Deliveren?" Çağrı sorusunu sorarken de Turgut'u en başından beri dinlerken de düşünceli gözüküyordu. Ona ne olduğunu sorduğumuzda bize bakındı, "Deliveren. Bir kere daha duyduk bu soyadını, hatırlayın. Sözleşmeli erlerle bahçede otururken anlatmışlardı; Hakkari'de, Cellat'ın timi vardı Cellat, Kurt  Baykuş, Ayı. Bunlar manyakmış, psikopatmış. Kurt, o eğitmenin askeri; Cellat, yarbayın oğlu. Baykuş komutanın nişancılık rekorunu dünyada kimse kıramıyor. Hatırladınız mı?"

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin