Tekin Alaca
Boşluk. Tek hissettiğim kocaman bir boşluk. Yatıyorum, kalkıyorum, yemek yiyorum, televizyon izliyorum, antrenmanlar... Ama bir boşluk var. Bu yalnız olduğumdan kaynaklanmıyor ya da sürekli telefona bakabilecek kadar serbest olmamdan da kaynaklanmıyordur. Yaralarım iyileşeli uzun zaman oldu ki onların iyileşme zamanlarında bile yerimde durmamıştım. Hele Resul babadan aldığım duygusal destek o dönemin daha hızlı geçmesine yardımcı oldu.
Sıkıntıyla inleyerek başımı geriye atıp tavana baktım, o sırada televizyonda açık kalan güldürü programındaki kahkahalar evi sardı. Televizyon izlemeyi bilmiyormuşum, bu süreçte onu da öğrendim. Keyif alamıyorum.
İlk zamanlarda Turgutları davet ettim; hepsi bir şekilde aynı güne izin koparabildi, yani tamam, Resul komutan da yardım etti ama toplanabildik. Üç gün bende kaldılar, o üç günün ne kadar eğlenceli geçtiğini hâlâ unutamıyorum. Sanki yine Oğuzhan uyanır uyanmaz üzerimize atlayacak, Turgut kahvaltıyı hazırlarken ıslık çalacak ve Çağrı'nın yönlendirmeleriyle en ağır antrenmanları yapacak gibiyiz. Hele o Antalya tatilimiz üzerine başka efsane günler hatırlamıyorum.
Bacağımı salladığımı fark ettiğimde böyle olmayacağına emin olarak ayağa kalktım, televizyonu kapatıp eşyalarımı alarak evden çıktım. Islık çala çala merdivenlerden inip arabaya bindim.
O kadar uzun süre evdeydim ki ehliyet alacak kadar vaktim vardı. İlkin hiç öğrenemem sandım ama Hakan abinin bir seferde gösterdiğini anladım, sınavdan da tek seferde geçtim. Resul komutanın o gün ne kadar sevindiğini anlatamam, bana hediye olarak araba almak istediğinde çok yüksek model olmayan, hatta biraz eski kasa olanlardan alırsa kabul edeceğimi; diğer türlü yüzüne bile bakmayacağımı söylediğimden bana eşinin eski arabasını verdi. Koyu gri renkte sedan tarzı bir otomobil, tertemiz.
Trafikte ilerlerken öğrenme zamanım boyunca da şimdi de hiç stres yapmadığıma seviniyordum. Eskiden babam öğretmek istiyordu ama ödevlerime odaklanmam gerektiğini de sinirle söylüyordu. Ondan öğrenebileceğimi de hiç zannetmiyordum, hatta istemiyordum; arabaya bindiğimiz an sürekli bağrıyor, hakaretler ediyordu. Onunla arabaya bineceğim anlar sıkıntıdan kalbim patlayacak gibi hissederdim. Hakan abi sadece bir defa gösterdi, bir kere... Kahraman abim benim.
"Resul Ereğli komutan ile görüşmeye geldim; Tekin Alaca." Kapıdaki güvenliğe adımı da söylediğimde kapıları açtı. Aslında plakam, yüzüm ve kimlik bilgilerim kayıtlıydı ama giriş çıkışlarda bildirmek zorundaydım, bu herkesin güvenliği için böyle olmalı.
Kapılardan geçip Resul komutanın olduğu binanın otoparkına arabamı park ettim, indiğim gibi kapıları kilitlerken bakışlarım binadaydı.
"Geldin." Hakan abinin arkamdan sesini duymamla gülmem bir oldu. Bu ışınlanmalarına da alıştım, alışamam sandım ama alıştım. Ona döndüğümde gülerek kafamı sevdi. "Hoş geldin."
"Hoş buldum. Resul komutan müsait mi?" Sorumu onayladığında binaya doğru beraber yürümeye başladık. "Sen tüm gün burada ne yapıyorsun, yani sıkılmıyor musun?"
"İşini iyi yaparsan sıkılmazsın, burada onu beklemiyorum, hâlâ korumaya devam ediyorum." Açıklamasının şaşkınlığı yüzünden durup ona baktığımda gülerek kafamı sevdi. "Hadi. Güvenlik çoktan haber vermiştir, kapıda bekliyordur."
"Her defasında sana hayran kalıyorum." Kolumu omzuna atıp gerçekten dip dibe yürümeye başladık. Katları çıkıp sonunda komutanın odasının önüne geldiğimizde kapı açıldı ve Resul komutan çıktı.
"Göreve başladığında bu gelmelerini özleyeceğim!" Bağırarak karşılamasını umursamadan gidip ona sarıldım. "Evde duramadın değil mi?"
Ayrıldığımızda cevap verdim; "Evin varlığını sorgulamaya başladım, yani ev neden vardır ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...