1.3-

1.4K 101 61
                                    

22-25.04.24

Tekin Alaca

Güçsüz, ip gibi bir insan değildim ki öyle olsaydım kolluk kuvvetlerinde olmayı sadece hayal edebilirdim. Sağlığım adına annemler genellikle sebze ve et ağırlıklı beslenme programları yaparlar, hastalanmamam içinse vitaminler alırım. Çeviğim, bünyem sağlam, yılda bir kere bile zar zor hastalanırım. Okuldan kaytarmamam için hastalanmam, gelecekte aileme iyi bakabilmem için sakatlanamam. Sapasağlam bir insan olmak zorundayım, ama kendim için değil.

Şimdiyse amacım tamamen farklı; iyi olmak zorundayım çünkü vatanımın geleceği çocukları vatansız kalmasın diye korumalıyım. Vatanımı korumalıyım.

Sırf sınavda ful çektim diye evime kadar birilerinin geleceğini tahmin etmezdim, hele gelecek kişinin harp okulları komutanı olması... Hayır, o hayal bile olamaz. Yıllardır sırf çalışırken kalkıp da bir yere gidemeyeyim diye üzerime kilitlenen odamın kapısını kırmış, üzerime ateş saçmaya gelen babamı tek bakışıyla durdurmuştu. Resul komutan, kuyuma ip atan ilk ve tek kişiydi.

Şu anda bu odada, rahatça yürüyebildiğim, konuşabildiğim anlarda, yatıp dinlenebilmem de Resul komutanın sayesinde. Rahatım, nefes alabiliyorum, durup gökyüzünü izleyebiliyorum.

Yine de boş durmak istemiyorum; en erken saatte uyanmaya alışmış vücuduma uyup ayağa kalktım. Odadan dışarı çıktığımda etrafa bakındım, getirdiği ev bir apartman dairesi ve tek yaşıyor.

Bacaklarımın ağrısını umursamamaya çalışarak dün gece gösterdiği mutfağa geçtim. Buraya geldiğimizde bana evi göstermişti, topallamamın neden olduğunu sorsa da önemsiz deyip kapatmıştım.

Geçmişimi hatırlamak ya da duymak istemiyorum. Yeni geleceğimde öylece var olamaz mıyım?

Kahvaltı hazırlamayı ve yemek yapmayı biliyorum, annem olur da onlara beklenen tarihten daha erken bakmak zorunda kalırsam diye birkaç tarif öğretmişti, sonrasındaysa artık derslerine kafanı yor diye bıraktırmıştı. Yine de şimdi bana yardım eden bu adama ne yapabileceğimi bilmiyorum. Ne sever, yer?

Dolaptan bardağı alıp su doldurdum, masanın kenarındaki sandalyeye oturduğumda gözlerimle etrafı tarıyordum. Artık burada mı yaşarım?

Dış kapı açıldı, birinin adım seslerini duymayı bekliyordum ama olmadı. Kim geldi diye ayağa kalkacaktım ki Resul komutanı koridorda gördüm. Onu sessiz, aniden görmenin korkusu yüzünden bardak elimden düştü, o da bana döndü.

"Çocuk?" Mutfağa yöneldiği an eğilip bardağı aldım ve masaya koydum, şükür kırılmadı!

"Günaydın komutanım!" Yine asker selamı versem de bu sefer elimin duruşuna önce bakarak yön vermiş, sonra alnıma yaslamıştım. Adam güldü, hatta saniyeler içinde kahkaha attı.

"Günaydın çocuk. Günaydın. Uyanmak için erken bir saat değil mi?"

"Hayır komutanım..." Konuşacak bir söz bulamadığım için sustuğumdan daha çok utandım. Ne denir şimdi?

"Acıktın mı bakalım?" diye sorarken üzerindeki ceketi çıkarıyordu.

"Hayır komutanım..." Adamla ne konuşacağımı da bilmiyorum.

"İyi uyuyabildin mi bari?" Mutfakta ellerini yıkamış balkona yönelmişti. İyi uyuduğumu kısaca söylerken ayakta dikilmeye devam ediyordum. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı, ne konuşacağımı bilmiyorum. Elinde soğan ve patateslerle tekrar geldi. "Dolaptan üç tane domates verebilir misin?"

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin