2.1 -Prolog

480 66 260
                                    

Baya ihmal ettiğimin farkındayım, Satılmış çok fena sardı.
13.05.2024
Tekin Alaca

Valizimi alan nöbetçi asker içine bakarken hiç de kibar değildi, aksine neredeyse parçalayacak. Şırnak'ta Silopi'ye bağlı bir köyün askeri karakolundayım, işte ustalık birliğim de burası. On iki ay boyunca burada duracağım, hatta uzatabildiğim kadar uzatacağım.

"Tamam. Başçavuşu bekleyeceksin." Nöbetçinin sözlerini onaylayıp beklemeye devam ettim.

Buraya gelmeden önce Silopi merkezdeki askeri karakola gittim, ardından onların araçlarıyla geldim ama oraya bağlı tek araç olduğundan çabucak geri gitmişti. Bir manga adam antrenman yapıyor, çakıl taşları postallarının altından kayıyor, büyükçe komutan onlarla ilgileniyor. Dalgalanan şanlı bayrağımıza bakarken  heyecandan ruhum titriyordu. Ben buradayım! Komando olacağım!

Dev gibi bir adam prefabrik yapıdan çıktı, elindeki dosyadan anladığım kadarıyla başçavuş o. Bu arada karın üşütmemesi çok saçma değil mi? Şu anda donuyor olmam gerekiyordu. Başçavuş bana yaklaştığı an askeri selamımı verdim.

"Tekin Alaca, Ankara! Emret komutanım!" Başçavuş bana tek kaşını kaldırıp dosyayı göz hizasına getirdi.

"Niye sırıtıyorsun lan sen?" diye sorarken yine dosyayı arkasına almış, ellerini arkasında birleştirmişti. Dik duruşu, omuzlarının bayrak direği gibi dimdik olması, çelik gibi bakışları... Ağzım sulanıyor lan! "Ulan sana diyorum, ruh hastası! Komik bir şey mi var?"

"Estağfurullah komutanım." Sırıtmamı, heyecanımı bastırmaya çalışsam da olmuyor. Nefesim bile titreyerek, bu uğurda ölmek için heyecanla çıkıyor.

"Lan! Ulan eski delileri savamadık başımızdan, yenisi geliyor. Te Allah'ım!" Bana kızdıktan hemen sonra nöbetçiye çantayı sordu, hiçbir sorun çıkmadığından tekrar bana döndü. Gözlerimin içine bakarken haykırabildiği kadar haykırdı, "onbaşı!"

"Geldim komutanım!" Boy sınırını anca geçebilecek kadar kısa, dudakları morarmış eleman yanımıza geldi. Onbaşı bu...

"Arkadaşı yatakhaneye götür, yatağını göster. İki deliyi yan yana ver de kafamız rahatlasın." Deli mi? Yani benim gibiler de mi var? Heyecanla kalbim hızlandığında yeniden güldüğümü başçavuşun bana ters ters bakmasıyla anladım.

"Emredersiniz komutanım!" Onbaşının baş hareketiyle çantamı alıp komutana selam verdim. Onbaşı yanımda ilerlerken kendini tanıttı, "Fatih ben, kuşçuk."

"Ben de Tekin, onbaşım. Memnun oldum." Gülmemi bastırmaya çalışsam da kendimi tutamıyorum. "Badim dedelerden mi onbaşım?"

"Yok, o da yeni geldi. İki, üç kere kaçma girişimi var. Sen de kaçacak mısın lan?" Sorusunda alay barındırdığını anlamamla rahatça güldüm.

"Merak etmeyin onbaşım, onu bile tutarım." Cevabımdan memnun olan onbaşı omzumu sıvazladı. Yatakhaneye girdiğimizde sağ tarafta tamamen silahlar, bazuka, sandık, mermiler, yelekler olduğunu gördüm. G3ler... Ah!

Ben bir komandoyum! Komando olacağım!

Cephaneliğe en yakın ranzanın hemen yanındaki, sobanın arkasında kalan yeri gösterdi. Yatakhane kocaman, ranzalar yan yana dizilmiş ve sadece benim yatacağım olanda çarşaf yok. Demek ki tek kuş ben olacağım. Burada eskilere Dede, yenilere Torun ya da kuş denilebiliyor, öğrendim. Cemil Kanat öğretmişti.

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin