2.3-

509 70 112
                                    

16.05.24
Tekin Alaca

Sabah uyandığımda saat dörttü ve hoca namaz kılıyordu; onu öyle dikkatli izlemiştim ki bir an sanki dünyada sadece o varmış gibi hissettim. Namazı bittiğinde yüzümde kocaman bir tebessüm vardı. Seccadesini katlamasını, düzgünce yatağının altına koyuşunu izledim. Beni fark ettiğinde göz kırpıp elimi işaret etmiş, acıyıp acımadığını fısıltıyla sormuştu. Reddettiğimde benden daha rahatlamış gibiydi.

Sabahın ilk ışıklarını koğuşun camından izlemek ayrı bir keyifmiş. Camın baktığı yerde hendekler var, ilerisi tel örgülerle çevrili ve her yer alabildiğine beyaz. Karların ne zaman eriyeceğini merak ediyorum. Aynı zamanda gümbür gümbür yanan sobanın borusundan yatağıma yayılan sıcaklık, dışarıdaki beyaz soğukluğa huzur veriyor. Okuduğu Kur'an-ı kapatan hoca, uyanmaya çalışan çavuşa ses ettiğinde herkes yavaştan ayılıyordu.

"Hadi beyler! Eser komutanla uyanmak istemeyenler, kalksın," çavuşun dediğini anlamasam da gülmüştüm.

Konu antrenman olduğunda vahşi bir aygıra dönüşen Eser komutanın antrenmana kaldırmaya gelmesini çok merak ediyorum. Kanat komutan gibi metal dolaplara vurarak mı kaldırıyordur, yoksa başka yöntemleri mi vardır? Ben de yatağımdan atladığım an onbaşı kafama vurdu.

"Uyusana oğlum, raporlusun sen..." Konuşmasını bölen esnemesine, bu saatte kaldırılmaya söverek banyo yolunu tuttu. O sırada dolabından eşyalar alan çavuş, beni dikizliyordu.

"Günaydın Tekin. Var mı ağrın?" Çavuşun sorusunu reddettiğim de şükür çekmesini gülerek izledim.

"Lan Ankaralı, sen böyle her şeye güler misin? Gülmenin bittiği bir saat var mı?" Yattığım ranzanın alt yatağında yatan Mazlum'un sorusu koğuşu güldürdü. "Uyurken de gülüyorsun."

"Gülmeyi seviyorum, rahatlatıyor. Sen de uyurken küfür ediyorsun dede, ben bir şey diyor muyum?"

"Siktir lan! Ben küfretmem." Koğuş onun cümlesinin ardından kahkaha attığında adam daha da kızdı. "Lan ibneler! Ne zaman küfretmişim ben amına koyayım?"

"Bebeğim, sen küfretmiyorsun nefes alıyorsun." Mazlum'un yanağından bir de makas alan çavuş banyoya doğru adımladı.

Ben de üzerimi giyinirken hepsi yardım teklif etmiş, elimi kullanmamı engellemeye çalışmışlardı ama daha bugün antrenmana katılacağımdan bir haberler. İyi bir komando olmak istiyorum, belki Cemil Kanat, Eser Keser komutanlarım gibi olamam ama onlara benzemeye çalıştığımı gösterebilirim.

Hep beraber dışarı çıktığımızda soğuk havanın derimin içinden girip kemiğime buz tutturduğunu, aldığım nefeslerin ciğerime kar gibi yağdığını düşündüm. Böyle bir soğukla ilk defa karşılaşıyorum. Sanki tükürsem yere düşmeden donacak gibi... Sobanın sıcaklığını şimdi anladım, burada doğalgazla ısınmak bence imkansızdır.

Hepimizi sayan çavuş, bende kaldı; "oğlum, sen raporlusun. Git yat, dinlensene lan!"

"Çavuşum yapma ya! İki yanığı bu kadar büyütmeyelim." Çocuk gibi mızıklanmama çavuş sabır çekti.

"Ulan bu yeni gelenlerde bir bok var abi; biri ya durmak istemez, sürekli kaçar! Diğeri yanar, siklemez. Sayıyla mı gönderiyorlar oğlum sizi?" Kızarak soran onbaşı kafasıyla yatakhanenin kapısını gösterdi. "Git zıbar lan!"

"Onbaşım..."

"Günaydın asker!" Eser komutanın sesiyle hepimiz önümüze dönüp haykırarak karşılık verdik. Çavuş anında önüne gidip bilgi geçti, bana bakan komutansa sadece kafa salladığında rahatlamıştım. Ardından çıkan Fazıl komutanın gözünden uyku akıyordu. Eser komutan, onun yanına geçip beklemeye başladığında neyi beklediğimizi merak ettim. Ve o çıktı... Başçavuş... Gözünde uyku yok, her zamanki kızgın duruşu, hayvan gibi vücut, silahı...

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin