1.2-

1.7K 116 80
                                    

14-20.04.24
Tekin Alaca

Birçok insan konuşmanın ne kadar rahatlatıcı bir nimet olduğunu bilemez, istedikleri zaman konuşabildikleri için kelimeleri dile getirmenin de zevk verebileceğini anlamazlar ve anlatamazsınız da çünkü bilmiyorlar. Gerçekten ne kadar şanslı olduklarını bilmiyorlar.

Hayallerimi anlatacak birinin varlığı, bana iyi gelebilecek tek etken. Rahatça konuşabileceğim, kendi isteklerimi ve korkularımı söyleyebileceğim bir arkadaş, akraba, komşu ya da herhangi biri olsa belki de bu kadar korkak, içine kapanık biri olmazdım.

Öğretmenlerim, ailemin kafasında; arkadaşlarımı ailem seçti; akrabalarım sadece nenelerimden ve dedelerimden ibaret ki onlar kendi çocuklarını böyle yetiştirmişler, elbette benim de öyle olmamı istiyorlar; psikologlar ailem tarafından gereksiz görüldüğünden önlerinden bile rahatça geçemem. Dışarıya yani komşulara, öğretmenlerime sorsak ailem hep haklı.

Ailemin bakıcısı olmak için doğurulan bir kukladan başka bir şey değilim, insan ya da evcil hayvan da değilim. Sadece kuklayım. Kukla...

Çalışma masamın üzerindeki ders tabletimdeki eski kayıt matematik profesörünün anlattığı konuya bakarken boşum ne bir düşüncem ne bir anlama gayem ne de bir hareketim var. Bomboş. İçi havayla dolu balonlar bile benden daha yoğundur. Bu kadar boşken nasıl uçmuyorum, anlamıyorum.

"Oğluşum." Kapıdan annemin sesini duymamla videoyu durdurup oraya döndüm. "Matematik mi çalışıyorsun? Aferin bebeğime."

Elindeki meyve tabağıyla yanıma geldi, onu masanın bir köşesine koyup yatağımın ucuna oturdu, saçlarımı sevdi.

"Bizi anlayacağını biliyordum, anlamak zorundasın. Yaşlandığımızda bize bakmak, kimseye muhtaç bırakmamak ve neslimizi devam ettirmek zorundasın. Seni bunlar için doğurdum. Bak sana iyi de bakıyoruz, bu portakalın kilosu elli lira, sırf senin için aldım. Yaşlanınca sen de benden pahalı şeyleri eksik etmezsin, değil mi?"

Tabaktaki soyulmuş, dilimlenmiş portakallara bakıp anneme döndüm. Hayır, sadece ölmek istiyorum.

"Baban sana vurdu ama biraz da onun tarafından bak, soyunu devam ettirecek tek çocuk sensin, bütün sorumluluk senin üzerinde. Bak evleneceğin kızı da seçerken doktarda kontrol ettiririz, oh! Senin de sırtın yere gelmez, oğlun da sana bakar." Konuşmaya devam ettikçe düşündüm, oğlan değil de kız olsaydım o zaman ne olurdu?

"Neneni çok üzdün, gelip ondan özür dile olur mu? Bak biz de kavga ettik onlarla, ama kader değişmedi; onların dedikleri oldu ve onlara bakmak için elimizden geleni yapıyoruz. E sen de öyle olacaksın oğlum, başka şansın yok."

Başka şansın yok. Başka şansın yok. Başka şansın yok. Başka şansın yok. Başka şansın yok. Başka şansın...

Saçlarımı okşayarak yerinden kalktı, alnımı öpüp dersime devam etmemi söyledi ve odadan çıktı.

Başka şansım yok.

Ekrandaki matematik profesörüne ve bıçağa sırasıyla baktım. Hayır, intihar edersem asker olamam. Asker olamazsam kaçamam. Kaçıp kanıtlamak zorundayım; başka şansların olabileceğine, bu arı kovanının dışında da uzun yıllar yaşanabileceğini, benim onların kuklası olmadığımı kanıtlamam gerekiyor.

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin