2.11-

626 75 96
                                    

08.06.24
Tekin Alaca

Üç günü arkamızda bıraktık, o günlerde de Kanat komutan bizimleydi yani arada bir hep uğradı ya sabah kahvaltılarına ya da akşam yemeklerine. Hakan abiyle sürekli antrenman yaptık, beni benden daha iyi nasıl tanıdığını bilmesem de şahit oluyorum. Aniden 'Tekin artık otur, yorulup ağrın başlayacak' diyor ve onu dinlemediğimin beşinci saniyesi aniden yoruluyor ve ağrım başlıyor veya bazen düşüncelere daldığımda beni uzun uzadıya konuşturacak sorular soruyordu.

Banyodan çıkıp salona geçtiğimde Resul komutanın siyasi tartışmaların yapıldığı bir programı izlediğini, Hakan abininse telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Lavaboya gitmeden önce oturduğum yere oturup dibimdeki kitabı aldım, kaldığım yerden devam ettim.

Turgut'un hediye ettiği kitap bu, Fransızca ve çok güzel. Fransızca bildiğimi öğrendiğinde bazı zamanlar -özellikle özel konuşacağımız zaman- öyle konuşurduk. Oğuzhan hep kıskanıp kızsa da onu takmıyorduk.

"Orospu çocukları!" Kızan Resul komutana döndüm, programdaki adama sinirle sıktığı kumandayı sallıyordu. "Bu kansız piç var ya, tam bir düşman. Orospu çocuğu. Bunu siyasete sokanların kafasını sikeyim! Bunun kuzenleri, size dağda kurşun sıkanlar işte ama bu siyasetçiyim diye orada burada dal daşak sallıyor. Kansız piçler."

Aniden televizyonu kapayıp sökercesine fişi çekti ve balkona çıktı. Arkasından şaşkınca bakarken Hakan abi dizime yatıp telefonuna bakmaya devam etti.

"Komutan bu programa hep kızar mı?" diye sordum onun ekranındaki maç tekrarına bakarken.

"Programı yayından kaldırmaya bile çalıştı, sen düşün." Onun nasıl bu kadar basit, duygusuz ve mimiksiz konuştuğunu merak ediyorum. Adam süper insan gibi bir şey. "Futbol sevmez misin?"

"Bilmem, hiç izlemedim." Aniden bana baktığında omuz silktim. "Odağımı dağıtır diye yasaklanan herhangi bir madde daha."

"Benimle izlemek ister misin?" Sorarken ayaklanıp videosunu durdurdu.

"Anlamam ki. Çok fazla ayrıntısı var, her şeyine sıfırım." Gülerek kafamı sevdi.

"Anlamadığın yerde bana sor. Hadi kapa kitabını..." Kitabımı kapadım, o da televizyonu açıp bir programa girdi, şifresini yazarken bana da söyledi. İzlediği videonun aynısını oradan bulup açtı, beni de yanına yani televizyonun karşısındaki koltuğa çağırdı. "Şimdi ben sana anlatacağım zaten ama olur da kafana takılan yer olursa sor bana."

Kalbim hızlıca çarptığında gülümsemeden duramadım. Onu kabul edip arkama yaslandım. Resul komutan zaten balkonda telefonuyla konuşuyordu, sanırım eşiyle muhabbet ediyor. İstesem onun hakkında bir şeyleri internetten de öğrenirim ama bu çok hoşuma gidiyor. Bilinmeyen bilgelik gibi saçma sapan bir şey.

"E yine gol attı," dediğim an Hakan abi kahkaha attı. Şaşkınlıkla ona döndüm.

Kolunu omzuma atıp ayaklarını sehpaya atarken konuştu, "Tekrar o. "

Nasıl?.. Maçın tekrarının golünün tekrarı mı var? Yine ekrana kilitlendim, koca koca adamlar topun peşinde koşarken o tribündeki belki de yüzlerce insan tezahürat yapıyor ya da bağrıyorlardı. Ne stres atılır ha!

"Bu takım nerenin? Yani Türkiye ve?.." Kenardaki kısaltmayı okumaya çalışsam da anlayamıyorum. Danimarka diye yanıtlayıp hakemin söylediği bir sözü bana tarif etti.

Resul komutan balkon kapısına dönmüştü ki Hakan abi oturuşunu düzeltip kumandayı sehpaya bıraktı, yine de kolunu omzumdan çekmedi. Komutanımız mutfaktaki balkona çıkmıştı, kapılar birbirine baktığından görebiliyorduk. Mutfağı ve holü geçip yanımıza geldiğinde Hakan abinin diğer tarafına o oturdu.

Kaçık AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin