03.05.24
Tekin AlacaUyandığımda hâlâ pencerenin önünde, sandalyenin üzerindeydim. Gözlerimi ovuşturup kalkmaya yeltendiğimde üzerimde varlığını hissedemediğim pikeye kayıp yere düştü. Etrafıma bakındığımda sadece Turgut'un koltuklarda uyuduğunu gördüm, kollarını göğsünde bağlamış, başını yere doğru eğmiş, oturarak uyuyakalmış.
Onu uyandırmak istemediğimden sessiz olmaya özen göstererek kalktım yerimden, üzerimden kaymış örtüyü alıp yanına gittim. Yeni uyumuş gibi değil ama gözlerinin altı da morarmış gibi. Örtüyü iki yana açıp üzerine koyacaktım ki aniden gözlerini açıp boğazıma yapıştı.
Boğazımı sıkıyor, onda hiç görmediğim öfkesini gösteriyordu. Ondan korkmak yerine sakince elimdeki pikeyi bırakıp elini tuttum. Turgut saniyeler içinde elini çektiğinde gözlerinin kızardığını görmek daha da şaşırttı. Ne oldu lan şimdi? Odadan dışarı fırlayan tim arkadaşımın ardından salak gibi bakmak yerine pikeyi katlayıp koltuğun üstüne koydum, sandalyeleri de düzelttim.
Masanın kenarına oturup kollarımı masaya, başımı da kollarımın üzerine koydum. Buradaki herkesin kaçtığı bir geçmiş vardı; aramızda en kötü karakterde olan Oğuzhan'dı, asabiliği, saygısız ve boş vermişliği onun hep göze batmasına neden oluyor. Ama Turgut nasıl hiç konuşmuyor? Hepimiz bir yerde konuşup rahatlamaya çalışıyoruz, o başına gelenlere bile sessiz.
Ben ne yapacağım? Asıl ben ne yapacağım oğlum?
Antrenman saatine dek kafamdaki düşünceleri tek tek kovaladım, koyun sayar gibi onları saydım. Spor salonuna girdiğimde bizimkileri de orada gördüm, sessiz bir baş selamı vermek benim için yeterliydi.
"Nasıl oldun kardeşim?" diye soran Çağrı hemen yanımda kolunu omzuma atmıştı.
Onun bu hareketi Resul komutanı hatırlattı ve istemsizce içimi huzur kapladı. Çağrı'nın kolunun altından çıktığımda bozulsa da omzuna dostça vurdum.
"Eyvallah." Çağrı cevabıma baş sallasa da bozguna uğraması devam ediyor.
Ne sürekli beni aşağlayan Oğuzhan'la yan yana durasım ne de hâlâ benden uzak duran Turgut'un arasında durasım var. Hafiften ısınma hareketlerine başlayıp kendimi antrenmana hazırladım. Aslında komutan da önce ısınma yapmamızı istiyordu ama kim dinler?
"Oğlum tüm gün ebemizi sikiyor zaten, niye yoruyorsun kendini?" Oğuzhan'ın bir şeyler dediğini duysam da aldırış etmeyip dinlemedim.
"Dikkat!" Çağrı'nın sesiyle hepimiz duruşumuzu düzeltip selama geçtik. Kapıdan sessizce giren Cemil komutan elindeki sopayla hepimize baktı.
"Günaydın lan süt bebeleri!" Asker demek yok, azıcık insan olmak yok. Hepimizi öfkeli gözlerle izlerken Oğuzhan'ın önünde dikili kaldı. "Mısırlıoğlu!"
"Emredin komutanım!" Oğuzhan'ın sert, kendinden emin sesine şaşırdım. Ne olmuş buna böyle?
"Bu tırnakların hali ne lan böyle piç kurusu? Çöpten mi çıktın lan sen, anan çöpe mi doğurdu oğlum seni? He? Ne bu tip oğlum? Antrenmandan sonra dikkat edeceğim lan!" Oğuzhan'ın kırılan egosu yine onun sinirlenmesine neden olsa da karışmadım. Çağrı'nın önüne gelen komutanla Çağrı hepten dik durdu, sanki sopa yutmuş gibi. Bir süre onu süzen komutan bana geçti. "Alaca! Alaca!"
Adımı haykırarak üzerime yürüdüğünde düne kadar heyecanlansam da bugün bomboştum. Boş. Bir mezar gibi.
"Yüzünü niye yıkamıyorsun lan? Sakal tıraşı da olmamışsın! Okul mu lan burası anasını siktiklerim, okul mu? Oldu, hepimiz salalım dal daşak gezelim o zaman? Ne dersiniz beyler?" Beni sopasıyla ittirdiğinde kaşlarını çattı. Yakamdan tutup kendine çekmesi, bir eliyle çenemi kaldırması bir oldu. "Ne oldu lan buraya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
AcciónTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...