33. KIRMIZININ LANETİ

245 23 3
                                    

~Bölüm Şarkıları~
Çağan Şengül~Sevdanın Rengi
Halil Sezai~İsyan

Yeni bir bölümden herkese merhabalar efenim!!

Nasılsınız bakalım?

Bölüm biraz gecikti farkındayım ama bölüm sonunda bunun sebebini açıkladım.

"Sende kaybettim ben öbür yarımı, toz pembe baharı... Ateşsiz yanıyor canım, cennetten kovulan melek misali..." diyerek sizi bölüme uğurluyorum. (Şarkının bu kısmı çok güzel uydu bölüme ya :) )

İyi okumalar.
Seviliyorsunuzzzz
⚖️🖤

~~~~~~~~~

Dünya'm soğuk karlar altında kalırken bedenim lavların içinde yanıyordu. Bu öyle bir acıydı ki kalbimin yerinde koca bir volkan patlıyordu. İçimde ki sızı göğsümü yakarken yaşadığım acı soluğumu kesiyordu. Nefes...nefesim gidiyordu ve ben onu durduramıyordum. O ölüyordu...

Kollarımın arasında ki bedeniyle hıçkırarak ağlıyordum sadece, etrafımda ki kargaşa bile umrumda değildi. Çığlıklar çevremi sararken onu göğsüme daha çok saklamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Tek düşündüğüm ölmekte olan ruhumdu. Başını göğsüme daha çok yaslarken içimden hayatım boyunca etmediğim kadar dua ediyordum, onsuz ben yaşayamazdım.

Melek demişti ama ben onsuz cennetten kovulan melekten başka hiçbir şey olamıyordum...

"Allah'ım yalvarırım onu bana bağışla..." diye mırıldandım acı içinde, belki de seneler sonra ilk kez. Ellerim hissettiğim korkudan titrerken gelen siren sesiyle hızla bakışlarım etrafı taramıştı. Kurtulacaktı...o kurtulacaktı...kurtulmak zorundaydı.

Bakışlarım hemen önümde gözlerinde ki dehşetle Araf'a bakan Can'a takılmıştı, bakışları kanlanmıştı ama benim aksime kendini tutabiliyordu. Boynunda ki elimi biraz daha bastırarak nabzını daha çok hissettiğim sırada Can'la bakışlarım kesişmişti, yavaşça dudaklarımı hareket ettirerek mırıldandım.

"Yaşayacak..."

Gözünden bir damla yaş süzülürken hemen arkasında duran ambulansla elimi biraz daha boynuna bastırdım, yavaş olsa da oradaydı işte. Nabzı atıyordu, nefesim yaşıyordu.

Ambulans görevlileri hızla yanımıza gelirken onu titreyen ellerimden alarak sedyeye yatırmışlardı, bakışlarım elimi tutan parmaklarına kaydığında hala parmaklarının elimi kavradığını fark etmiştim. Zihni yerinde değilken bile düşündüğü benken onu nasıl bırakabilirdim ki, ellerim sıkıca parmaklarına tutundu. O...yaşayacaktı...

Kaldırılan sedyeyle uyuşmuş bacaklarımı hareket ettirerek bende ayağa kalktığımda eli hala avucumun içindeydi, parmaklarım acı içinde ona tutunuyordu.

Hızla ambulansa ilerlerken bacaklarımda ki gücü zor bela bularak bende yanlarında ilerlemiştim ki tam içeri girecekken ambulansın kapısına isabet eden kurşunla hızla kendimi onun üzerine kapattım. Başım alnına yaslanırken üst bedenim bir nebze de olsa üst bedenini gizliyordu, ölecekse bile bensiz gitmeyecekti bu hayattan. Diğer hiç kimse umrumda değildi...

Çevremde ki çığlıklar daha çok artarken göz yaşlarım yüzüne damlıyordu. Bir kurşun daha ambulansa saplandığında gözlerim kapanmıştı, zihnimde çınlayan sesi ve ormanlarıyla avucumun içindeki elini daha sıkı kavradım.

"Çabuk ambulansa taşıyın hastayı!" diye haykıran sesle sedye tekrar hareketlendiğinde üstünden çekilerek onlara yardım etmiştim. İçeri girerken bakışlarım arkaya kaydığında ileride ki kapüşonlu biri kadrajıma girmişti, elinde ki büyük çantasıyla kalabalığın içine karıştığında dişlerim sertçe birbirine geçti. Elinde ki bir keskin nişancı tüfeğinin çantasıydı, her kimse vuran oydu ve ben onu bulup her bir zerresinin pişman olmasını sağlayacaktım.

SÂYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin