35. MİNNETİN PARÇALARI

233 20 13
                                    

~Bölüm Şarkıları~
İmagine Dragons~Believer
Sena Şener~Porselen Kalbim

Yeni bir bölümden herkese merhabalar efenim...

Nasıldı bakalım okulun ilk günü???

Yine biraz gecikti bölüm 🫣 ama merak etmeyin oturtmaya çalışıyorum, arkada bölümler var.

"Yüzbin parça hepsi çaresiz... benimle oyunlar oynadın, kırıldıktan sonra topladın, aynı olmadı... Sen hatırlamazsın ben unutmam, nasıl yandım. Yüreğim kandı sana, bir umut avunmaya..." diyerek sizi bölümü uğurluyorum...

İyi okumalar.
Seviliyorsunuzzzz
⚖️🖤

~~~~~~~~~

Bazen sadece içinizde ki diğer bir yanınızı açığa çıkartmak istersiniz ve bunun olması içinde bir sebep arar durursunuz. Çünkü bilirsiniz ki o yanınız açığa çıktığında güçlü tarafınızda uyanacaktır ama bunu yapmaya çoğu zaman hazır hissedemezsiniz. Hep içinizden bir ses onun daha gaddar ve tehlikeli olduğunu söyler durur, yapmamalısın der fakat sen artık insanları düşünmekten sıkılmışsındır. Sadece o dönüm noktasına ihtiyacın vardır.

İşte tam o olarak o dönüm noktasının içimde uyandırdığı diğer yanımla bakışıyordum. Günlerce nefessiz kalmamın ardından küllerim tekrar alevlenirken ruhumda ki gücü iliklerime kadar hissedebiliyordum ve zihnimde tek bir ses çınlıyordu. İntikam...

Ömer'le olan sorgumun ardından bu sefer ki durağım bana istediğim bilgileri verebilecek tek kişinin yanıydı. Ona ne kadar güvenebilirdim bilmiyordum fakat emin olduğum tek bir şey varsa o da yaşamak için her şeyi yapacağıydı. Evin önünde duran arabayla kapıyı açarak yavaşça dışarı çıktım, istikamet Dağhan'dı.

"O puşta güvenecek misin yani?" diyen Vidus'la bakışlarımı ona çevirmeden eve ilerlemeye başladım.

"Kanıt verdiği sürece evet." dediğim sırada Can'de bize yetişerek yanımızda ilerlemeye başlamıştı.

"Bu işin içinden de o çıkarsa canlı canlı yakmaktan hiç çekinmem." dedi Can, sesinden bile nefreti okunabiliyordu. Eve yaklaşırken çantamdan anahtarı çıkardığımda onları yanıtsız bırakarak kapıya yöneldim. Yavaşça açtığım sırada aralanan kapıyla istemsizce gözümün önüne anılar akın etmeye başlamışlardı. Bu evde ilk kez uyandığım anı hatırlıyordum, nasıl da sinirlenmiştim ona.

Dudaklarım bu anıyla kıvrılırken gözümden süzülen damlayı hızlıca silerek içeri doğru adımlayıp bodruma yöneldim. Şimdi hüzünlememin ne yeri ne de zamanı değildi. Bodrumun kapısına geldiğimde bakışlarım bana hafifçe bol gelmeye başlayan yüzüğüme kaydığında dudaklarımın kıvrılmasına engel olamamıştım, ardından elimi kaldırarak ekrana okuttuğumda sessiz bir bekleyiş bizi kucakladı. Yavaşça açılan kapıyla görüş açıma iyice çökmüş bir Dağhan girmişti, en son gördüğümden bile daha kötü haldeydi.

"Su...yalvarırım su..." diye zorla mırıldanması odayı sardığında yüzümde mimik dahi oynamamıştı. Umrumda olmadan yandaki sandalyeyi önüne çekerek tam karşısına oturdum, yavaşça aralanan bakışları beni bulduğunda gözlerim onu bir kez daha süzmüştü. Leş gibi bir haldeydi ayrıca oldukça da zayıflamıştı, tam layık olduğu yerdeydi. Bokunun içinde!

Yana elimi uzattığımda Can hızla avucumun içine bir şişe suyu bırakmıştı, yavaşça yerimden doğrularak şişenin kapağını açtıktan sonra dudaklarına yasladığımda hızlıca şişenin tamamını bitirmişti. Biten şişeyi sağa doğru savurduktan sonra tekrardan arkama yaslanarak bacak bacak üstüne attım, temkinli bakışları yüzümü izlerken oldukça tedirgindi.

SÂYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin