Holaaaa
İlk bölümdeki son şeyleri okuduysaniz devam edicem
1980 ler Diyarbakır i olduğunu unutmadan okuyun bakk
_____________________________
Anama yaslanarak girişte bizim için ayrılan odalardan birine geçmiştik.
Uyumak istiyordum artık, öyle çok yorulmuştum ki .Tam uykuya dalacagim sırada kapı calinmadan açılınca gelen kişiye baktım. Üstündeki kıyafetlere bakılınca evin hanımlarindan olmalıydı belkide Ağa'nın karisiydi .
- Miran sizin gibi marabalari ne diye getirdiyse ? Kan borcuymuş haa pisliginiz ile konağı pisleteceksiniz .
Hırsla yerimden doğrulup " Kadın sen ne hakla bizi küçük görersin ha ,senin gibi önüme altın tepsiler sunuldu mu sanıyorsun.
Ben her bir yediğim ekmeği helal paramla aldım bundan sonra da helal paramla yerim.Bize pis dersin ama kendinin çöplükten farksız olduğunu görmezsin herhal. Ağanin eşimisin bilmem ama bize laf edemezsin!"
Kaşları çatık bir şekilde odaya giren Miran ağa ya baktım sinirle kadına bakıp" Ne eşi Selim o benim kuzenimdir.
Serap sen ne hakla benim misafirime kan borcum olana laf atarsın.Kendini kim sanıyorsun da onlara laf atma cüretini gösteriyorsun,defol git odana bir daha onlara laf attığını görmeyeyim."
Serap denen kız giderken Miran ağa bize mahçupca baktı " kusura bakma böyle hadsizce konuştu,ben gideyim de dinlenin " başımi önemli değil dercesine sallayıp yatağa geri oturdum .
Onun gidişiyle gözlerim kapanırken Allah'ıma dua ettim artık huzuru bulmak için .
Anamla koyun koyuna uyurken ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ayağıma giren ağrıyla uyanmıştım . Hem üşüyor hem terliyordum .
Ayağımdaki bandaja baktığımda yaranın kanadiğini gördüm, acıyla inlerken bandaji açıp baktığımda kandan yara görünmüyordu..
Bandaji geri sarıp
anamı uyandırmamaya çalışarak yataktan indim tek ayağıma yüklenerek duvarlara tutuna tutuna kapıya kadar ilerledim.Kapıyı sessizce açip çıkarken kararmış havadan dolayı avludaki ışıklandırmalarin yardımıyla etrafımi görebiliyordum.
Sanki biri koltuklarda oturuyordu avlunun duvarlarından yardım ala ala tek ayak üstünde yaklaşmiştim yanına. Kim olduğuna bakacakken oturan kişinin yüzü bana döndü.
Miran ağaydi orda oturan kişi siyah gözleri beni süzerken ayağımdan akan kanı gördüğünde önce bir durdu yerinde ardindan hızla yanıma yaklaştı.
- Yaran kanamiş ve sen sesini bile çıkarmadan buraya kadar yürüdün öyle mi gel koltuğa otur bandajini yenileyelim.
Kolumun altından destekleyerek beni koltuğun yanına kadar getirdi. Yavaşça uzanmmami sağlarken avlunun köşesinde bulunan açık mutfaga gidip çekmecelerine açıp içini karıştırmaya başladı
Sanırım bandaj arıyordu " Seher ! Doktorun verdiği bandajlar nerdedir gel bak hele " odalardan birinden başı kundak bağlamali bir genç kız çikti elinde bir kutuyla. Ağa'nın yüzüne bakmadan eline verip baş selamiyla geri içeri döndü.
Miran ağa elindeki kutuyu açıp içindekilere baktıktan sonra yanıma yaklaşıp elindekileri sehpaya koydu.
Ayağımın altına karıştırdigi çekmeceden bulduğu örtüyü serdi önce ardından bandaji açıp yaraya şöyle bir baktı ardından küçük bir bez parçasına kahve rengi bir şey döküp yavaşça silmeye başladı.
Tenime değen ilaçlı bezle nefesim kesilirken dişlerimi birbirine kenetleyip sesimin çıkmamasi için kendimi kastım.
Yarayı ilaclayip yeni bandajla sardiktan sonra elini anlima koyduğunda bunu beklemedigimden yükselen ateşimden dolayı yarı kapalı olan gözlerim tenime değen eliyle ardına kadar açılmışti.
Böyle bir şey yapmasini beklemezken ona şaşkın bir ifadeyle bakmaya devam ettiğimde " Ateşin var gibiydi ondan bakmak istedim.
Senin için yemek getirmelerini söyleyeyimde yemekten sonra ilaçlarini iç." Yanımdan kalkıp giderken aklım bulanmış bir şekilde arkasından bakıp iç çektim yanlıştı onu yalnış anlıyordum.O sadece yaptığı şeyin sorumluluğunu alan bir adam mert dürüst bir adam .
Gözlerim yorgunlukla kapanırken gelen adım seslerini umursamadan öylece uyuklamaya devam ettim .
-Uyumana izin veremem Selim hadi aç gözlerinide yemeğini yemen ve ilaç içmen lazım .
Onun beni hafifce sarsmasi ve söyledikleriyle gözlerimizi açtığımda nerdeyse burun buruna olduğumuzu görmemle hafifçe geri çekilip dikleştim.
O da durumu fark edip geri çekildiğinde rahat bir nefes verip sehpanın üzerindeki siniye baktim. Bir günde hayatım boyunca yemediğim kadar et yiyordum .
Ciğer şiş ve sebzeli bulgur pilavıni yavaş yavaş yemeğe başladığımda karşı koltukta bana bakan ağayı görmezden gelmeye çalışıyordum.
Yemeğimi bitirdiğimde ayaklanip bana ilaçlarımı verdi üstünde ki yazıları anlayamazken ona meraklı bakışlarla baktığımda aklına yeni gelmiş gibi ilaçların üzerini okuyup bana döndü" Ah unuttum , bak Selim şu sarı olan antibiyotik ve şu tüpteki yaran kabuk bağlamaya başladığında sürmen gereken ilaç diğer hapta ağrı kesicidir"
Başımı sallarken poşetten sarı paketliyi aldım antibiyotik demişti buna, antibiyotik nedir ki ?
- Antibiyotik ne işe yarar ağam , ben pek bilmem ev usulü ile hasta olduğumda iyileştirirdi anam .
Sorumla birlikte elini ensesine götürürken düşünüyor gibiydi . Bu adamda bilmiyormuydu yoksa ama okuması vardı biliyordur herhalde .
- antibiyotik , yaranı daha hızlı iyileştirmene ve seni hasta eden şeylerden korumaya yarar ama sakın ha doktorun dediğinden fazla içme
Başımı salladım sayesinde birşeyler öğrenmiştim ona gülümseyerek baktığımda aklımda yeşeren soru ile kendimi tutamadım.
- Ağam sen okuma yazma biliyorsun değil mi ? Senin mesleğin var mı yoksa köydeki diğer erkekler gibi tek bir okul mu okudun .
Bana bakıp gülümsediginde " Hayır ben diğer okulları da okudum mesleğimde vardır . Selim sana Türkçeyi öğretmemi istermisin ? Bu konağa arada askerler gelir Türkçe konuşman gerekli ki sıkıntı çıkmasın. "
Haklıydı askerler gelirse benim Kürtçe konuşmam sıkıntı çıkarırdı belki beni tutuklayıp götürebilirlerdi . Ağa'nın yüzüne baktım o bana öğretirse belki bende anama öğretirdim.
- olur ağam şey ben yazmayi ve okumayı da öğrensem iyi olur diye düşünüyorum. En azından okuma yazmam olsa biri beni kandıramaz kağıt işleri ile.
Başını sallayıp " o halde anlaştık, ben sana iş dönüşü Türkçeyi ve okumayı yazmayı öğreteceğim sende benim çalışma odamdan sorumlu olacaksın ayağın iyileşince tamam mı ? " Başımı sallayip onu onayladım ilaçlarımı da suyu verdiğinde içip uzandığımda çalışanlardan kahve istemişti .
O kahvesini içip kitabını okurken onu izliyordum . Bilgili bir adamdi belli ki benim aksime bilgiliydi.
Gözlerim kapanırken onun gülüşünü görmüştüm en son.
_______________________&_________&&
Evet bu kadar
Selim aşkıma kocası öğretecek Türkçeyi
Köy yeri ve her aile okula yollamiyor o zamanlar
Çok tatlı sahneler var aklımda ama nasıl olcak bilmiyorum
Umarım bölümü beğendiniz
Selim'in bulunduğu her konuşma hatta nerdeyse asker veya devletten birini olmadığı her konuşma Kürtçe.
Kafa karışıklığı olmasin diye sadece Türkçe yazıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevsen Ya Beni (BXB)
Fantasyköyünün tek doğurgani olan Selim Ve onun baş belası Miran ağa ağa kurgusudur Sevme beni kitabımın karakterlerinden Miran Karan ağa ile biriciği Selim ağa nin sevdalanma hikayesidir Kitap 1980' lerde geçiyor O zamanın kültürel ve sosyal olayların...