Listeler

5.6K 343 56
                                    

Kelly ve üstsüz Jett'i salonda bırakıp koşarak odama gittikten ve havluyu fırlatıp bulabildiğim en iç karartıcı ve kapalı kıyafeti giydiğimden beri iki hafta olmuştu.

Odada kendi gururum tarafından dövülürken ne halde olduğumu yeterince farkına varmıştım. Yirmi beş yaşında akıl hastası bir çocuktum.

Kendimi toparlamak zorundaydım. Summer benim için hayatını harcamıştı. Bunu bu şekilde ödeyemezdim. Dolayısıyla sonraki bir buçuk saatimi program yaparak harcamıştım.

1-    Hugh'ın cinayetini çöz.

2-    Alroy'u bul ve yaşamaya devam ettiğine emin ol.

3-    İşleri batırma.

4-    Delirme.

5-    Tüm bunları yaparken malum kişiden uzak dur.

Sonuçta bugün tam 14 gün sonra, son üç madde fena gitmiyordu. Gerçi çalışırken Jett'den uzak durmak kolay değildi ama yalnız kalmadığımız sürece bir problem yoktu. Ve yalnız kalmadığımıza emindim.

Mesela bu öğlen Fransa'ya uçana kadar Annette'i Jett'in evinde kalmaya ikna etmiştim. Şirketteyse her şey daha basitti. Sürekli birileri vardı. Üstelik bilgisayarla ilgili bir bölümden Magnolia'yla tanışmıştım o da yeni taşınmıştı ve hiç arkadaşı yoktu dolayısıyla vaktimizi birlikte geçiriyorduk.

Bu da öğle yemekleri ve iş çıkışı takılmalarında yalnız olmadığım anlamına geliyordu.

Kısacası her şey güzeldi. Ta ki bugüne kadar.

Bugün cumartesiydi. Annem gitmişti. Kelly de birkaç gecedir yoktu- evet, evet, onu kontrol ediyordum- ve yarın tatil günüydü ki bu Magnolia da yok demekti.

İç çekerek karakolun kapısından içeri girdim. En azından listenin ilk iki maddesine odaklanabilir ve böylece kendimi o kadar meşgul edebilirdim ki başka hiçbir şeyi- ya da kimseyi- düşünemezdim.
Güzel plan.

Aslında buraya bu hafta iki kez ve geçen hafta dört kez gelmiştim ancak hiçbir değişiklik yoktu. Yine de vazgeçemezdim. En azından buraya gelip Hugh'ı unutmalarını önleyebilirdim. Köşeyi dönüp her zamanki gibi soruşturmayla ilgilenen esmer polisi aradım. O da sanki beni bekliyormuş gibi tam o sırada başını kaldırıp gülümsedi. Normalde gülümsemezdi.

"Bayan MacAuliffe. Lütfen buyurun." Eliyle işaret ettiği koltuğa doğru hızlı adımlarla gidip oturdum.

"Bugün sonunda bir iyi haberler var. Adli rapordan bahsetmiştik." Dedi hatırlamam için bir dakika vererek. Adli raporda Hugh'ın üç ayrı derinlikte bıçaklanarak öldürüldüğü yazıyordu. Ancak tam olarak çözülemeyen boşluklar vardı.

"Aslında bunun üç ayrı bıçak darbesi değil üç tırnaklı bir hançer olabileceğini düşünüyoruz."

"Nasıl yani?" Üç tırnaklı hançer de ne demekti?

"Bu bir özel tasarım MacAuliffe bıçağı. Bildiğiniz gibi babanız 2004 senesinde özel tasarım bıçak koleksiyonu üretmişti ancak bu hançer koleksiyonun şaheseriydi. Ve satılık değildi. Sadece üç tane üretildi. Babanız, ortağı Lorenzo Morano ve babanızın yakın arkadaşı tasarımcı Micheal Torres için." Ren.

Tanrım.

"Bay Torres şu an Mısır'da ancak bıçağı bize göndermeyi kabul etti. Ve Bay Morano altı yıl önce vefat ettiği için eşi Bayan Morano'yu arayacağız birazdan. Siz de sakıncası yoksa bıçağı getirebilir misiniz?"

Parmaklarımdaki hastalıklı soğuğu yumruk yaparak avucumda ısıtmaya çalıştım. Ve kafamı bu işi çözmeye adadım. Tamamen.

Pekâlâ, öncelikle "Nerede olduğunu ya da neye benzediğini bilmiyorum." Diye mırıldandım. Vakit kaybetmeden elini masasının üzerindeki kâğıt yığınına daldırıp bir tanesini bana uzattı.

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin