Medyada müzik var dinleyebilirsiniz okurken. Sonra son zamanlarca yorumlardaki artış harika süpersiniz gerçekten yorumları okumak ve okurla iletişim halinde olabilmek bu sitenin en güzel yanı bence :D
Ayrıca macera kategorisinde #10 dayız ki bu da süper bence ailemiz büyüyor! :D Oy ve yorumlarınızı bekliyorum umarım beğendiğiniz bir bölüm olur ^-^
"Dur..." Sesim düşüncelerime karşı koyarcasına güçlü ve kesin çıkmıştı.
Karşımda delilikle parlayan gümüşi gözler bana risk almamı haykırıyordu ama mantığıma ulaşamıyordum. Bir şekilde ruhumu tanımadığım bir savaşçı ele geçirmişti. Ve bir planı vardı.
"Ellerimi çöz lütfen..." Kelimeler ağızımdan kayarcasına çıkmıştı. Titremiyordum aksine sakindim. Bedenimi tuhaf bir sükûnet kaplamıştı. Fırtınadan önceki sessizlikti belki de...
Bunun sadece beni şaşırtmadığı aşikârdı karşımdaki adamın elleri durmuş, gözlerinde bir soru işaretiyle beni süzüyordu. Yutkundum. Bunu yapabilirdim.
Yapmak zorundaydım.
Bu benim tek şansımdı. Son şansımdı.
"Sana dokunmak istiyorum kaçmayacağım, yemin ederim." Kulağa olabildiğince gerçek gelmesi için gözlerimi kapattım ve karşımda oğlu varmış gibi mırıldandım.
"Bunun... Bunun imkânsız olduğunu sanmak o kadar korkunçtu ki..." Birkaç saat önce yaşadığım dehşeti, benliğimi dağlayan acıyı ve tiksintiyi yıllarca yaşadığımı hayal ettim. Sadece bir saniyesi dahi yetmişti. Belki de onunla aynı kanı taşıyan başka gümüşi gözlere asla söyleyemeyecekleri gözlerimi açtım ve ona söyledim.
"Kendimden tiksiniyordum. Benliğimden nefret ediyordum. Ruhum..." Son kelime titreyen dudaklarımın arasında bir fısıltıya dönüşmüştü. Kuruyan dudaklarımı ıslattım ve devam ettim.
"Ruhum senin için yaratılmışken bedenimin sana bu kadar yasak olması her geçen saniye beni tekrar tekrar öldürüyordu."
Son kez derin bir nefes aldım ve ona âşık olduğuma, yıllardır babam sandığım adama hastalıklı hisler duyduğuma inanabilmesi için tanrıya o güne kadar ettiğim en saf duayı ettim.
"O yüzden lütfen şimdi ellerimi çöz ve sana dokunmama izin ver aşkım." Hareket etmedi.
Hiçbir şey söylemedi. Sadece beni incelemeye devam etti. Bunun anlamını biliyordum; inanmamıştı.
Gözlerinde alışkın olduğun ışık parlarken genzim gözlerime dolan yaşla sızlıyordu. Başaramamıştım.
Yine de son kez şansımı denedim.
"Yalvarırım beni kendinden mahrum bırakma." Kötü bir oyuncuydum. Berbat rol yapardım. Ren'e yalan söylemiştim ve bunu anlamıştı.
Onu kandırmanın ve ya kandırmaya çalışmanın tek bir sonucu vardı:
Ölüm.
Işık Ren'in elindeki bir nesnede parlayınca gözlerimi sımsıkı yumdum. Bıçak. Bu benim son nefesim olacaktı belki de.
Korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Ölümüne korkuyordum.
Gözlerimi kapamış infazımı beklerken yatakta ani bir sarsıntı oldu. Varlığını bile unuttuğum uyuşmuş sancıyan kollarım yatağının üzerinde sekiyordu.
Hızla gözlerimi açtığımda Ren'in acı çekermiş gibi görünen çehresiyle burun buruna geldim. Nefesim boğazımda düğümlenirken bir küfür savurarak hışımla yataktan kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AventuraKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...