“Cinayet sonuçlarını da öldürebilse keşke.”
Macbeth- William Shakespeare
"Morano'larla kaldın değil mi? Orada bir sürü çocuğunu gördün ama hiçbirinin anneleri onlarla değildi, elbette Jean dışında. Onun yöntemi bu Annie. Çocuklarını fahişeleriyle bırakmaz." Farkındalık nefesimi kesti. Bree'yi elinden almaması için yalan söylemişti.
"Bu yüzden ona Bree'nin onun çocuğu olmadığını söyledin."
"Evet... Ama inanmadı. Çünkü senin aksine benim geri zekâlı olmadığımın farkındaydı." Cevap verene kadar sesli bir şekilde düşündüğümün farkında değildim. Dehşet... Hayır şok! Şok tüm bedenimin hakimiydi kafam patlayacak gibiydi. En başından beri bir hiç için uğraşmıştım. Ren asla Bree'ye zarar vermeyecekti.
"Sonra onun cebindeki silahla onu öldürmeye çalıştım ama silahı savuşturdu. Yere düşünce de patladı. Duyduğun ses bu olmalı. Onu, her şeyi sana söylemekle tehdit ettim. Sana hiçbir şey söylemem için beni bayılttı."
"Yani Bree'ye zarar gelmeyecekti..." Saat bir anlığına buz tutmuş ne akrep ne yelkovan hareket edebilmişti. Dizlerim tutmuyordu.
Hayatımı değiştiren ufacık bir yanlış anlaşılma ya da benim kocaman ön yargılarımdı. Eğer sorgulasaydım, eğer kendime bu kadar aptalca güvenmeseydim, eğer Bree olmadan kaçsaydım Ren beni asla bulamazdı. Asla o dondurmacıya girip Bree'yi bırakmazdım asla köşede oturup Sadie'nin sohbetine kulak misafiri olmazdım. Asla o işi alamazdım. Asla o okula gitmezdim. Asla Morano'larla tanışmazdım.
Asla Jett olmazdı.
Asla Annie olmazdı. Asla ben, ben olmazdım.
“Beni her ne cehenneme götürdüyse orada öldürecekti ama kaçışın bunu engelledi. Seni bulabilmesi için bana ihtiyacı vardı. Hayır, hayır, ona yardım etmedim zaten sen onun kucağına atlamıştın Annie.” Alaylı gülüşü kulağımda çınlıyordu. Ona cevap vermeden önce yatağın ucundaki plastik yeri düşmemek için kavradım.
“John bana söylememişti…”
“Sana hiçbir şey söylememişti Annie. Her şeyin senin aklındaki gibi olacağını sanıyorsun. Bir gün büyüyünce aslında tam tersi olduğunu anlayacaksın.” Başını iki yana salladı ve gülümseyerek gözlerini kapatt.
“Yalnızca Bree’yi koru.” Hayır. Veda ediyordu. Edemezdi. Etmemeliydi. Onun öldüğünü sandığımda kaybolmuştum. Bir daha kaybolacaktım. Sonsuza kadar.
Tekrar onun gidişi canımı yakmıyormuş gibi davranamazdım.
“Summer…”
“Benim için artık mücadele bitti Annie. Biraz ağrıkesici sokmalıyım damarıma. Bebeğimin güvende olduğuna emin ol bana olan tüm borcunun tek ödemesi bu.” Onu durdurmak için öne yeltendim ama otobüsün peşinden koşmak gibiydi. Önümdeydi ama asla yakalayamayacaktım. Gözlerini kapatıp başını yana çevirdiğinde tekrar seslendim ama hiçbir yanıt vermedi.
“Summer!”
“İyileşecek. Şu an her şey onun için çok ağır ama iyileşecek.” Hugh elini belime koyup beni yataktan birkaç adım uzaklaştırdı.
“Artık onu biraz yalnız bırakmalıyız ikinizin de dinlenmesi lazım.” Yanılıyordu. Summer bunu asla atlatamayacaktı. Onu bırakmak istemesem de ellerim ve ayaklarım direnmek için çok güçsüzdü. Hugh geniş kollarının güvenliğinde beni taşırken ona karşı koyamayacak kadar yorgundum.
![](https://img.wattpad.com/cover/11811635-288-k683121.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AdventureKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...