Sana aitim.

11.4K 537 121
                                    

Aldatma.

Basit bir kelimeydi. Binlerce kez duyduğum bir kelimeydi. Anlamını bildiğini sandığım bir kelimeydi. Ama aslında bu güne kadar hiçbir fikrimin olmamış olduğu bir kelimeydi. Çünkü asla düşündükçe göğsüm daralmamış bedenimi dayanılmaz acılar ele geçirmemişti.

Her şey aynı zamanda o kadar gerçek ve o kadar gerçek dışıydı ki, bu tezadın arasında kaybolmuştum. Sanki ruhum bedenimden ayrılmış uzaktan olanları seyrediyor gibiydi. İki tane Jett vardı biri benim tanıdığımı sandığım diğeriyse aslında tanımam gereken. İkisinin de tek bir ortak özellikleri vardı;

Kalbimi ellerinde tutmaları…

Ondan nefret etmiyordum. Kanayan, lime lime olan ruhum dışında hiçbir şey hissedemiyordum. Acı her şeyi örtmüştü.

“Bayan, bayan!” Refleks olarak başımı kaldırıp bana seslenen üniformalı adama baktım.

“Artık inmeniz lazım.” Gözlerimi adamın üzerinden çekip trenin geri kalanını yokladım. İnsanların oturdukları koltukları şimdi kahve çöpleri ve okunmuş gazeteler dolduruyordu. Adama özür dileyen bir ifadeyle tebessüm etmeye çalıştım ama dudaklarım hissizdi.

Çantamı toplayıp vagondan inmek üzere harekete geçtim. Kendimi yaşlanmış gibi hissediyordum. Eklemlerim ağrıyor, kaslarım güçsüzdü. Trenden dışarı bir adım atınca garın içindeki rutubetli hava midemi bulandırmıştı.

Bulanık kalabalığın içine daldığımda üşüyordum. Fiziksel olan hiçbir üşüme gibi değildi bu. Ruhumu saran güvenden örtü gitmiş benliğim buz tutmuştu.

Kalabalık seyrekleşip, yerini açık hava ve trafik gürültüsüne terk edince durdum ve bir saniyeliğine gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Her yumduğumda olduğu gibi derin karanlıkta iki siluet vücut buldu. İki vücut birbirine karışırken hayal gücüm hatırıma meydan okuyor gördüğümü daha dayanılmaz daha korkunç bir hale getiriyordu. Siyah saçlı kızın dudakları heybetli adamın taştan oyulmuş gibi duran dudaklarında gezerken, boğazıma dolan safrayı güçlükle yuttum.

“Annie!” Tanıdık sesi işittiğim anda hızla gözlerimi açtım. Kirpiklerime biriken yaşlar yanağımdan süzülmüştü. Şimdi zihnimdeki adam karşımdaydı.

“Annie ne oluyor?” Onu görünce her zamanki gibi içime dolan saf mutluluğu, baltalayan anıların arasında kayboluyordum. Gücüm yoktu. Bu haldeyken ona direnemezdim. Ama pes edersem de kendimi kaybederdim. Sonsuza dek.

Bu yüzden derin bir nefes alıp zorlukla yanından geçip otobüslerin olduğu yere doğru koşmaya başladım. Tüm vücudum titriyordu. Ayakkabılarım betonu döverken insanların arasından bir rota çizdim.

Birine çarptığımı hissedince geriye dönüp özür dilemek için arkamı dönecektim ki ayaklarımın havada boşluğu tekmelediğini fark ettim.

Yutkundum. Ama bu acı yutulabilir cinsten değildi. “Yapma…” dedim güçsüz bir fısıltıyla.

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin