Tanrım, lütfen bu seferlik beni tak.

9.8K 535 32
                                    

Medyadaki şarkı eşliğinde okumanız önerilir :))

“Teşekkür ederim.”

“Teşekkür etme. Bunları kendim için yaptım. Nasıl olduğunu bilmediğim bir biçimde üzülüyor olman beni deliye döndürdü. Biraz daha delirmemek için seni bulmak zorundaydım.” Sözler ağızımdan onlara hâkim olamadan çıkmışlardı ve doğruluğu başımı döndürüyordu.

Başını kaldırıp bana baktığında hüzünlü, kırık gülümseyişi ruhumu dağlamıştı. “Seni delirttiğim için sanırım dünyadaki en şanslı adamım.”

Jett

Ölmüştü, benim yüzümden ölmüştü ve ben o öldükten seksen üç saat sonra bir kızla flört ediyordum. Kahretsin bu flört bile değildi, ona aşkımı ilan ediyordum.

Aşk!

Hah! Aşkmış... Bu takıntıydı. Psikopatça, delice, hastalıklı bir takıntı!

Hiçbir şey demeden, avcısını gören av hayvanıymışçasına sadece susmuş bana bakıyordu. Hep böyle oluyordu zaten, benden korkuyordu.

Kahretsin ben de kendimden korkuyordum!

Sonunda, ayağa kalmadan önce "Hiçbir şey deme." diye homurdandım. Bu saçmalık daha fazla uzamayacaktı.

"Nereye gidiyorsun?" Minik tapılası el koluma yapışmıştı. Neden umursuyordu?

Neden beni umursuyordu?

"Kafamı dağıtacak bir yere." Unutacak bir yere. Düşünme yetimi kaybetmemi sağlaycak bir yere. Minik insanların beynimi kazıyormuş gibi hissettirmeyecek bir yere.

Yüzüne bakmadan kolumu çekip kapıya yürüdüm. Yüzünde beni tuzağa düşüren lanet bir şeyler vardı. Onunla arama mesefe koymak zorundaydım.

Kapıyı açıp hızla merdivenleri inip arabanın yanına gittim. İçimde organlarımı yakan suçluluk hissini görmezden gelmeye çalışarak arabaya yerleştim. Kapıyı kapattığımda benimkine eş zamanlı olarak bir kapı daha kapanmıştı.

"Napıyorsun?" Siktir. Kokusu şimdiden arabayı sarmıştı. Fazla güzel kokuyordu. Direksiyonu yumruklamamak için elimi sıktım.

"Arabaya biniyorum."

"Görebiliyorum. Neden?" Neden bu kadar tatlı kokmak zorundaydı? Aklımı kaçıracak kadar?

"Kafanı dağıtacak bir yere gitmiyor muyuz?"

"Hayır, gitmiyoruz. Gidiyorum." Ona bakma Jett. Ona bakma ve reddet.

"Ben de geliyorum." Konuşmadan önce derin bir nefes aldım ve başımı ona çevirdim. Turuncu saçları yüzünün etrafında dağınık bir şekilde dökülmüş kalp şeklindeki suratını çevreliyordu. Güneş başka kimsenin sahip olamayacağı bir zarafetle izini bırakmıştı yüzünde. O kadar mükemmeldi ki nefes alamıyordum.

Kahretsin!

Ondan çok kendimi ikna etmeye çalışarak "Gelmiyorsun." diye kükredim elimi direksiyona geçirmeden önce.

"Ama--" Gözleri korkuyla büyümüş ama vazgeçmiyordu hala. Neden şimdi? Neden onca zaman benden kaçtıktan sonra şimdi?

"Hayır Annie." Başımı tekrar yola çevirip anahtarı çevirdim. Başka şeyler düşünmeliydim. Yağmur yağıyordu. Silecekleri çalıştıra--

"Ama saat çok geç oldu ve otobüs var mı emin değilim..."

Gözlerim tekrar ona kaydığında dudaklarını dişliyordu. Tıpkı benim yapmak istediğim gibi. "Otobüsle mi geldin?

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin