Daha sert bir şeylere ihtiyacım vardı.

7.2K 447 77
                                    


Gözlerimin önüne düşen bir tutam saçı üfleyerek uzaklaştırırken, tek elimle doğru anahtarı seçmek için savaş veriyordum. Bedenimdeki tüm kemikler çığlık atıyor gibiydi. İnleyerek elimdeki çantayı yere fırlatıp saçımı kulağım arkasına soktum ve hışımla kapıyı açtım.


"Sürpriz!" Ev arkadaşım iyi ki doğdun şarkısı söyleyerek bana doğru elindeki devasa üç katlı pastayı sallayarak koşuşunu izledim. Bir aşçıyla en yakın arkadaş olmanın bazı faydaları vardı.


Ancak üzerinde kocaman 2 ve 5 şeklindeki muma bakınca içimdeki boşluğun biraz daha genişlediğini hissetim. Tamamıyla kaybolmuştum.


Geçen altı yıl yalnızca birkaç saat gibiydi. Ancak korkunç bir hızla da olsa altı yıldı ve akıp gitmişti. Düşen her zaman damlasıyla, içimi boşaltarak.


Ren'in benden çaldığı bir yılı da eklersek artık tam olarak yirmi beş yaşındaydım.


Ren.


İçimde her zamanki o huzursuz şey oluştu. Acı değil. Hayır. Bedenim acıyla aşındıkça, alışmış, kanayan yaralar nasır tutmuştu. Artık onu hatırlamak yalnızca o acının anısını getiriyordu aklıma.


Ama his yoktu.


Belki de bu yüzden dayanılmaz derecede rahatsız ediciydi. Zihnim beni cezalandırmaya devam etmek istiyordu. O yükün altında ezilmeye muhtaçtı.


"Beni sevgilinle ektiğini düşünmeye başlamıştım." Diye bir şakıma düşüncelerimi bölünce gülümsedim ve düşünceler eski yerlerine saklandılar. Sahte gülücükler artık gerçeklerinden daha basit geliyordu. Bunlara çalışmak için yeterince boş zamanım olmuştu...


Akıl hastanesinde.


"Hayır, seni faturalarla ekiyordum." Kapının dışında kalan çantamı alıp, kapattım ve yüzümü buruşturarak devam ettim. "Ayrıca bildiğin gibi sevgilim beni terk etti." Bana her zaman attığını o bakışlarından birini attı. Anlamamazlıktan gelerek boş gözlerle ona baktım.


"Ne var?"


"Sen biliyorsun." Biliyordum. Ama onun dediği gibi sevgilimden bilerek benden ayrılmasına neden olduğumu kabul etmek istemiyordum. Topluma uyum sağlayamadığımı duymak istemiyordum.


Kimsenin bana onun gibi hissettiremediğini düşünmek istemiyordum.


"Neyse, neyse hadi üfleyelim!" Fazla neşeli bağrışına ve acıyan gülümsemesine bakılırsa ne düşündüğümü tahmin edebiliyordu. Eğer siz de onlardan biriyseniz zaten bunu anlamamanız mümkün değildir.


O düşünceler kafatasını doldurduğunda aynı boş ifade yüzü ele geçirir, aynı karanlık gözleri hapsederdi. Acı nesneleşir ve havaya karışırdı. Zehir gibi tadını alır, kokusu burnunuza dolup ciğerlerini yakar, soğuğunu iliklerinizde hissederdiniz. Haykırışı kulağınızı tıkasanız bile bu sefer titreşimleri, diyaframınıza sokulan bir hançere dönüşürdü.

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin