Boynumda ufak sıcak dokunuşlar vardı. Kelebeklerin kanat çırpışları gibi.
Hayır, hayır değil. Daha sıcak, daha güçlü, daha baskın, daha seksiydi. Boynuma sürtünen sakalları tüm vücuduma tatlı bir ürperti yollamıştı. Göğüsümden yükselen sıcak heyecanla kanım olduğundan da fazla ısınmıştı. Yanıyordum.
Beni sıkıştıran kaslı kolunun içerisinden ona dönüp gözlerimi açtım. Evet güne başlarken ilk gördüğünüz şeyin Jerrett Morano olması paha biçilemezdi.
Gözlerimiz buluştuğu anda nefesim kesilmişti ve bir saniye sonra dudakları dudaklarımın üzerindeydi. Ağırlığını üzerimde hissederken tüm tüylerim diken diken olmuştu. Elimi yanağımı sert bir şekilde okşayan sakallarının üzerinden kaydırarak saçlarının arasına daldırıp onu daha da kendime çektim.
O da beni taklit etmişti. Tek bir farkla, onun eli tişörtümün içinden girmiş ve sırtıma dayanmıştı. Nefes almak için dudaklarımı çektip başımı yukarı kaldırdığım anda dudakları iç gıcıklayıcı bir şekilde boynuma kaydı. Kasıklarını kasıklarıma sürtünce damarlarımı yakan tutku tüm vücudumu ele geçirmişti.
Tahrik edici hareketini tekrarladıkça inlememek için dudaklarımı ısırıyordum. Ellerim boynundan ince beline kaydı. Onları kontrol edemeden çeliğe gerilmiş ipek gibi tenine değmişlerdi bile. Soluk alıp kendime gelmeye çalıştıkça burnuma ağız sulandıran erkeksi sürtünüyordu.
Tam anlamıyla kendimden geçmiştim. Hatta öyle ki kapının açıldığını ne de kapıdan bizi gözleyen yılan gözlü kadının uyarıcı öksürüşünü bile duymamıştum.
"Jett!" Ancak bu sefer ses odanın uzun duvarları arasında kırbaç gibi şaklamıştı. Ardından soğuk kahkaha dehşet içinde donmuş bedenime çarptı.
"Ve... Merhaba Annie, seni de burada görmek ne güzel bir sürpriz oldu desem, yalan olurdu." Nefesim kesilmişti. Ancak bu sefer ihitrastan değil boğazıma çöreklenip soluğumu tıkayan korkudandı.
"Jean, burada ne arıyorsun?" Ellerimin altındaki heybetli vücut sert bir kükreyişle titreşmişti.
Gözlerimi utançla kapattım. Tüm vücudum çekilen kanımla hem üşüyor hem de yanıyordu. Başka bir dilde sözcükler duydum. Jeannette'nin fransızca konuşarak beni konuşmadan dışlamayı sevdiğini biliyordum.
Soğuk kadın sesi kesilince odayı neredeyse elle tutulan bir gerginlik kaplamıştı. Jett'in sinirlendiğini kasılan bedeninden anlayabiliyordum. Kahretsin!
Ellerim hala tişörtünün içindeler miydi?
Hızla ellerimi çektim. Sanki bu Jett'in düğmesini açmış gibi annesine sert bir tonda cevap vermişti. Camdaki yansımadan kadının ağızının açık kaldığını görebiliyordum. Ne onu bu kadar şaşırtmıştı?
Bunu öğrenmek için canımı verebilirdim. Hayır, tanrım elbette ciddi değilim bu bir kinaye!
Ancak yabancı dillerde hiçbir zaman iyi olmamıştım. Fransızcada bildiklerim adımı söylemek ve ona kadar saymakla sınırlıydı.
Kadının göğsü yükselip kalkınca kendine geldiğini anlamıştım. Ardından yılan gözleri gözlerimle birleşti. Onu camdan gözetlediğimi biliyordu.
"Ah tatlım, bu arada bebeğin sabahtan beri ağlıyor. Acıkmış falan olmalı onu emzirmelisin." Has siktir.
Topuklu ayakkabılarının takırtısından odayı terk ettiğini anladığımda başım yastığa düştü ve gözlerimi acıyla sıktım. Lanet olsun ne bok yediğimi sanıyordum ben?
Yataktan kalkmak için Jett'in kolunu ittirmeye çalıştım ama elbette ittiremedim aksine o kol beni biraz daha sardı.
"Annemin sadece canı sıkılıyor dediklerinden alınma." Ne demişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AdventureKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...