Sana da merhaba baba...

16.5K 604 79
                                        

Son birkaç bölüm arasında oluşan uzun aralar için gerçekten kendimi çok kötü hissediyorum eğer vaktim olsaydı kesinlikle ufak tefek bir şeyler koymaya çalışırdım... Bir de ilham meselesi var tabii kimisine gidip gelse de beni hep peşinden koşturuyor hayırsız :D

Bugüne kadarki en uzun bölüme merhaba deyin diyor Ren'i yazarken çok eğlendiğimi söylemeden geçemiyor ve herkese keyifli okumalar diliyorum :)) Umarım sevdiğiniz bir bölüm olur...

Oylarınızı ve yorumlarını bekliyorum :))

"Bay Morano sizi bekliyor." Kadının aşırı şevkli gülümsemesine karşılık vermek yerine söylediğini anlamaya çalıştım. İtalyanca konuşmuştu. Saçma salak sosyete dergisi büyükannemin İtalyan bir 'gelin' istediğini yazdığından beri böylelerdi.

Belki de yaşlı kadın çenesini daha nadiren gazetecilere açmalıydı. Kadın arkamda kıkırdamasıyla irkildim. Çok daha nadiren...

İtalyanca dil bilgisinin anasını ağlatmış sekreteri arkamda bırakıp asansöre yöneldiğimde babamla görüşecek olma düşüncesi her zamanki gibi beni gerginlikten adam öldürecek ruh haline büründürmüştü.

"Jett." Tanıdık sesi duyunca selam vermek için arkamı döndüm.

"John." Sesim, ister istemez selamlamadan çok soru sorar gibi çıkmıştı. Biraz sonra nasılsa yukarıda görüşecektik neden beni karşılamak için elli kat aşağıya inmişti?

Asansörün metalik kapısı açılıp etrafı pahalı parfüm kokularına boğarken, "Ren iyi değil." Dedi karşımdaki iri kıyım adam. Direk konuya girmesine şaşırmamıştım. Babamla çalışıyorsanız ayrıntıları atlayıp, sonuç odaklı çalışmalıydınız.

"Ren ne zaman iyiydi ki?" diye homurdandım içeri girerken. Ren'le zaman geçirmek ince bir ipin üzerinde yürümeye benzerdi, tek fark eğer düşerseniz aşağıda sizi tutacak bir filenin olmamasıydı.

"Hayır, evlat bu seferki farklı... Bazı şeyler babanın istediği gibi gitmiyor. Bir bakıma çaresiz de diyebiliriz." Has siktir!

Çaresiz?

Önünde ahlak gibi bir duvarı olmayan biri nasıl 'çaresiz' kalabilirdi?

"Ren her zamanki gibi deli işt-"

"Jerrett! Ren onu son gördüğünden beri değişti... Yazdan bu yana artık çok farklı." diye sözümü kesince,

"Kahretsin ne olmuş olabilir ki? Her zamanki gibi bencil orospu çocuğunun teki... Ne onu değiştirdi?" diye bağırdım. Sesim kükreme gibi çıkıyordu ama umursamayacak kadar çok sinirliydim...

"Bilmek istemezsin..." diye mırıldandı John. Evet, bilmek istemezdim. O pisliğin neden biraz daha delirdiği umurumda değildi. Gerçi onun için hala 'biraz daha' diye bir kavram kalmış mıydı?

"Kendine dikkat et evlat, sözlerini özenle seç. Bu sefer farklı diyorsam farklıdır. Senin ömründen daha uzun süredir onunla olduğumu unutma." Mırıltıyla söylediği sözlerin ardından asansör sarsılarak en üst katta durana kadar sessizlik hâkimdi.

Asansörden çıkınca sekreteri es geçip, direk Lorenzo Morano yazar cam kapıdan içeriyi girdik.

Tanıdık, hemen hemen bir dans salonunu büyüklüğündeki oda her zamanki gibi yoğun deri ve traş losyonu kokuyordu.

Benimkilerin eşi gözler de her zamanki ürperticiliğiyle tam olarak gözlerimin içine bakıyordu.

"Jerrett, orada hanım evladı gibi dikileceğine otur şuraya." Sana da merhaba baba...

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin