Ben uzun süredir bölümü ekleyemediğim için kısaca nerede kaldığımızı özetleyeceğim bu kısmı atlayabilirsiniz...Annie, Jett ve Kelly'nin düğün törenine sıvışıp Jett'i evlenmekten alıkoymuştu. Mutlu saatlerin ardından Jett bir telefonla Keita'nın yanına gitmesi gerektiğini söylemişti. Ancak kuşkulu bir mesajın yanı sıra çok geçmeden Keita bu olaydan tamamen habersiz bir şekilde bir şeylerini unuttuğu bahanesiyle eve gelmişti. Annie'yi kuşkulu ve üzgün bulunca öğrendiği için üzgün olduğunu söylemişti. Annie neden bahsettiğini sorunca Hugh'ı (annie'nin babası) Jett'in öldürdüğünü diye cevaplamıştı. Birkaç kanıtı (silahın kanlı bir şekilde Jett'in dolabında olması gibi) sıraladığı sırada Jett eve girmişti.
Ayrıntılar için önceki bölümlere bakabilirsiniz.
Jett
Yeşil gözleri yabani bir ışıltıyla parlıyordu. Gözlerinin altı morarmıştı. Yüzü ıslaktı öfkeden buz kesmiş duygularım nefretle perçinlenmiş olsa da, o hala kız kardeşimdi. Kahretsin!
"Çünkü gerçekleri bilmeyi hak ediyordu." Bana ihanet ederken bile kız kardeşimdi.
En azından bedenen.
Artık ruhu ellerinin arasından çoktan kayıp gitmişti. O pislik herifin kanına sahip olmanın bedeli buydu. Sınırsız karanlığıyla savaşmak o kadar güçtü ki bataklıkta size doğru gelen timsaha ölü taklidi yapmak gibiydi. Ölümü yalnızca erteliyorduk.
Gözlerimi Annie'ye çevirmemek için onlara çivi saplamaktan daha fazlasına ihtiyacım vardı. Onu hissetmeye ihtiyacım vardı. Hala burada olduğunu bilmek beni sınırların içerisinde tutuyordu.
Gerçi onu hissetme ihtiyacıma bir son versem iyi olacaktı. Daha ne kadar devam edebilirdik ki?
Babasının katili yine benim kanımdandı. Her şeyin ortak noktası yine bendim. Beni affedebilir miydi?
Ondan bunu isteyemezdim. Ancak bir güç zorla da olsa isteyeceğimi fısıldıyordu kulağıma kıkırdayarak. En çok bu parçalıyordu bedenimi.
Ben bir canavardım ve ona bakmayı hak etmiyordum.
Ellerimin altındaki ısı yayan kadının vücuduna odaklandım ve zarar verme iç güdümü bastırmaya çalıştım.
Keita lanet kız kardeşimdi. Eğer kendime hakim olamazsam o orospu çocuğundan farkım kalmazdı.
Ablama "Kahretsin o kadar kötü halde misin?" diye hırladım sonunda. Eş zamanlı olarak ellerimin altındaki minik bedenin kıpırdadığını hissettim.
Has siktir!
Keita gözlerindeki boş bakışla bizi izlerken Annie'nin elleri göğsüme dayanarak beni ittirdi. Onu bırakmadım. Bırakamazdım. Henüz değil. Bu şekilde olmamalıydı.
Gözleri ve burnu kızarmıştı. Dudakları ufalmış titriyordu. Bir anda bedenimdeki tüm güç çekilmişti. Bomboştum. Acı dışında bomboştum. Gözlerindeki hayal kırıklığı ve...
Kahrolası korku, derimi asitten tırnaklarla yüzüp içime işliyordu.
Başaramamıştım.
Onun hayatından tüm pisliklerimi alıp çekip gidememiştim.
Bencil orospu çocuğunun tekiydim. Değil ona dokunmayı bakmayı bile hak etmiyordum.
Benden kaçmak için her şeyi yapmıştı. Ailesini bile bırakmıştı. Sonunda onu bırakacak cesareti bulduğumda yine de becerememiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AdventureKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...