Kabulleniş

4.7K 265 9
                                        



Gözlerimi tavana dikerken düşüncelerim yorgunluğun etkisiyle aramıza biraz mesafe koymuşlardı. O kadar çok darbe almıştım ki artık uyuşmuştum. Tek hissettiğim soğuğun yanan bedenime şifalı dokunuşuydu.

Kapı çaldığında vücudum elektrik yüklenmiş gibi fırladı. Kafatasımın içerisinde umutsuzca tek bir isim yankılanırken içten içe daha gelmesi için çok erken olduğunu biliyordum.

Ağır kapıyı açtığımda yanılmadığımı görerek ufak bir hayal kırıklığıyla gerildim. Ama çok geçmeden yerini meraka bıraktı.

"Alroy? Burada ne işin var?" Kardeşimin çilli yüzü gülümsemeyle buruşurken geçmesi için kenara çekildi.

"Kutsal görev falan işte. Doğmadan önce bile seni toparlamak için orada bir yerlerdeydim nasıl unutursun?" Ani değişimi başımı döndürmüş olsa bile beni yanına çekerken rahatlamayla kollarımı beline sardım. O ana kadar Alroy'un benim için bu denli önemli olduğunu ne olursa olsun anlayamadığımı kavramıştım.

"Annem mi söyledi?" demek için başımı kaldırdığımda bir kez daha ben bir buçuk metreyken onun neden iki metre olduğunu merak ettim.

Başını yana yatırarak çekici gülünmesiyle sırıttı. Bu gülümsemenin diğer kızları ne hale getirdiğini kestirmek hiç zor değildi.

"İkizler hisseder." Geri çekildi ve yüzünü komik bir şekilde buruşturarak elini kalbine koydu. "Yoksa sen hissetmiyor musun?"

"Benim ikizimsin." diye fısıldadım kafamı sallayarak. Olanlara bir ömür geçse inanabilecek miydim emin değildim.

"Demek sonunda anladın. Kızıl saçlar, mavi gözler ve çiller, Alroy ve Scarlett olayı* falan." Ağzımdan bir kıkırtı kaçınca şaşırdım. Ama neşesi dediği gibi mistik bir şekilde bana bulaşıyordu.

"Ne kadar güzel bir düzen bu dağınıklık modası sosyetenin yeni akımı mı yoksa?" etrafa göz atarken utançla gerilmiştim.

"Toplamak ister misin? Bir şeyleri toplayınca mucizevi bir şekilde kafatasımdaki karmaşa da toplanır." Eli elimin üzerine kapanırken gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. "Toplanmasa bile yorulursun ve uyursun. Uyumak en güzel uyuşturucu değil mi?" Aynı renkteki gözlerinin içinde gizlenmiş endişe ve çaresizliği gördükten sonra buna dayanamazdım.

Belki de en iyisi buydu. Yaşananların tüm izini silip atmak.

Eşyaları ne olduklarını çok fazla irdelemeden yerine koymakla geçen mekanik bir saatin sonunda bir şeyler içip içmeyeceğini sormak için Alroy'u bulmaya karar verecek kadar kafamı toplamıştım.

Annemin dedikleri aklıma gelmişti yürürken.

Sen bu hayata doğdun.

Ve bu hayatta ayakta kalmak için çabuk toparlanmanız gerekirdi.

Salonun geniş bölgesine ilerlerken Alroy'un hareketsiz bir biçimde durduğunu fark edince kaslarım istemsizce adrenalinle dolarak şişti. Kendimi ilerleyip ne olduğunu görmek için zorlarken ampulden sızan ışık Alroy'un elindeki çiğ metale yansımıştı. Midem tiksintiyle yanarken önümdeki adamın neye baktığını çok iyi bildiğini fark ettim.

Şok içerisindeydi ama bunun nedeni hiçbir şeyden haberi olmaması değildi.

Biliyordu.

"Keita'yı biliyor musun?" Düşük omuzlarının ardından bana baktı.

"Annie..." sesi daha önce hiç işitmediğim bir teslimiyetle doluydu. "Bak öncelikle senin için buraya geldim ve..." Derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. "Öldüren kişinin benim dışımda biri olmasından dolayı mutluyum."

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin