Biraz kısa bir bölüm biliyorum affedin beni, bir de o kadar bekliyorsunuz... Neyse zamanınızı ayırıp bu hikayeyi okuyor olmanız harika bir şey! Bu benim yazdığım ilk hikaye, bazen bakıyorum insanların milyonlarca okuru var benim kadar mutlu görünmüyor acaba ben de mi bir tuhaflık var demiyor da değilim, artık beni böyle kabul ettiğinize inanıyorum :D Okuduğunuz için ve tatlı yorumlarınız için teşekkür ederim gerçekten :D Umarım bu bölümü okurken keyif alırsınız... İyi okumalar!Jett
Kolumu silkeleyip, Kelly'nin elinden kurtardım. Saat dokuza geliyordu...
Karşımdaki adam, takip etmediğim sözlerine son verince, elini kararlı bir şekilde kavrayıp sıktım.
"Jerrett, açık söylemek gerekirse babanın burada olmaya tenezzül etmemesi bizi biraz düşündürdü ancak görüyorum ki gerçekten burada olmamasının çok büyük bir fark yarattığı yok demem o ki; bir şişe Dom Perignon açmanın vakti geldi." Dedi hırıltılı bir şekilde gülerek. Çakırkeyif biriyle iş anlaşması yapmak beklediğinizden zordu aslında... Saatlerdir zorla bir ton viski içmiştim. Damarlarımın hafiften ısındığını ve beynimin de gevşemeye başladığını hissedebiliyordum. Hala kendimdeyken ve herhangi bir rezalet çıkmamışken bir an önce annemi de alıp gitmeliydim.
Pekala, annem neredeydi?
Büyük ihtimalle yalnız değildi, yanında Bayan Rostand olmalıydı. Gerçi onunla olmasındansa yalnız olmasını tercih ederdim. O kadının annemi daha beter hale getirmekten açıkça zevk duyduğu ortadaydı. Burada işim bitince gidip onu kontrol etmeliydim. Ren'in gelmemesine ne kadar üzüldüğünü biliyordum, fakat tepkisini göstermek için üç saat daha beklemek zorundaydı.
Babamın profesyonel gülümsemesini taklit ederek onu onayladıktan sonra adamın bahsettiği şampanyayı almak için uzaklaşmasını bekledim. Ardından annemi aramak için çevrede göz gezdirmeye koyuldum ama onu yerine az önce kasığına tekme emiş gibi bir ifadeyle bize yaklaşan Prenston'ı gördüm.
Ne olduğunu anlamak için ona soru soran bir bakış attım. Fakat beni es geçip Kelly'nin kolunu tuttu. Ve
"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi sertçe.
"Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun?" Cidden ne yapıyordu? Preston'ın iki tür ruh hali vardı. Ya sinirlenirdi ya da gülerdi ve ikisini de zirvede yaşardı... Yine de hiç bir zaman onu sinirini bir kadından çıkarırken görmemiştim. Ancak şu an pişman olacağı bir şey yapmamak için ufak bir yardıma ihtiyaç duyuyor gibiydi. Preston'ın kolunu tutup,
"Bırak kızın kolunu Pres..." diye mırıldandım.
"Seninle daha sonra konuşacağız Jett. Annie'yi düşürürken aklında ne vardı?" İsmini duyunca ciğerlerimde tüm havanın biranda çekildiğini hissettim. Has siktir! Neden bahsediyordu bu ikisi?
Annie'ye ne yapmıştı?
Onu düşürmüş müydü? Hala burada mıydı? Midemde garip bir sancı hissettim. Tüm bedenim kasılmıştı...
Kahretsin, iyi miydi?
"O fahişe babamın altına yatarken düşünecekti! Bir orospu için bana böyle davrandığına inanamıyorum Preston!" dedi tiz sesiyle. Onu boğmak istiyordum...
Çünkü ona her fahişe dendiğinde saçma bir şekilde boğuluyormuş gibi hissediyordum.
"Sen neden bahsediyorsun be?" diye bağırdı Preston.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AventuraKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...