Gençler okul açıldı malum uykusuzluk ve yaklaşan sınav kafam dolu biraz yanlışımı görürseniz affola aşağıya yorumlarda belirtebilirsiniz düzeltirim. Sonra multimedyaya da müzik ekledim dilerseniz müzikle okuyabilirsiniz. Umarım beğenirsiniz bu bölümü yorum ve oylarınızı bekliyorum bu bölüm bir 100-150 oy olsun artık ya :D Neyse iyi okumalar efendim!
“Baba.” Jett’in soğuk sesi geniş salonun içinde yankılanırken terleyen ellerimi eteğime silip başımı kaldırdım. Takım elbiseli sarışın bir adam pencerenin önünde durmuş elinde kehribar rengi içkisiyle dışarıyı izliyordu.
Bu onun babasıydı. Meşhur Lorenzo Morano.
Yağmur dinmişti, güneş gülümsercesine adamın saçlarını aydınlatıyordu. Ancak odaya çökmüş gerilimi biraz olsun bile yumuşatmıyordu. İçimdeki heyecanı dizginlemeye çalıştım. Ama bu adam Jett’in babasıydı, ne olursa olsun beni onayladığını hissetmeye ihtiyacım vardı.
Sonunda adam elindeki viski bardağını pencerenin pervazına bıraktı ve bize döndü. Arkasından gelen ışık yüzünü gölgede bırakmıştı. Gözlerimi kısarak adamı incelemeye koyuldum. Parlak ve pahalı ayakkabılar, tasarımcı işi özel dikim takım elbise ve…
Ne?
“Annette…” dudakları şeytani bir gülümsemeyle kıvrıldı. “Seni tekrar görmek ne güzel.”
Gözlerimdeki kaslar yeterince kasıldığı an, gözlerime yansıyan ışık ve kulaklarıma çarpan ses zihnimde bir anlam kazandığı an; Her şey durdu. Ciğerlerim. Kalbim. Beynim. Her şey.
Ardından adrenalin kanıma acı verici bir hızla doldu. Kaslarım kaçmak için şişerken tüm vücudum titriyordu ama olduğum yere yapışmıştım. Hareket edemiyordum. Nefesim boğazıma takılmıştı. Korku kulaklarımda çığlık atarken kendimi şaşırtan bir sakinlikte çıkmıştı sesim.
“Burada ne arıyorsun?”
Aylardır kaçtığım adam bana tatlı tatlı gülümsedi. “Hayır, tatlı Annette’im asıl soru sen benim evimde ne arıyorsun?”
Ne dediğini anlamam ve acının korkuyu delip geçmesi yalnızca bir saniyemi aldı. Üzerindeki süslü giysi, Jett’e babasının geldiğini haber veren hizmetçi, hakkında duyduğum hikâyeler…
Ren.
Tüm olanlar zihnimde yerlerine otururken boşa bir çabayla reddetmek için bir sebep tutunacak bir dal arıyordum. Zihnimde tüm gerçekliğimi dolduran tek bir kelime çınlıyordu:
“Hayır.”
“Neler oluyor burada?” Uğuldayan kulaklarımın ardından Jett’in sesini duydum elini kanı çekilmiş yanağıma koymuştu. “Annie?”
Midem bulanıyordu. Ateşim vardı. Üşüyordum. Terliyordum. Bu gerçek olamazdı.
Jett benim kardeşim olamazdı!
“Olamaz… Bu imkânsız…” diye kulağıma yabancı gelen bir sesle mırıldandım; Ren’in tanıdık gri gözlerine bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AventuraKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...