ANNIE
Burnum üşüyordu.
Onu da vücudumun geri kalanına uydurabilmek için satenmiş gibi hissettiren ucuz polyester battaniyenin altına sokunca daha sıcak ve sert bir şeye sürtünmüştü. Neydi acaba?
Hmmm...
Doğrusu pek umurumda olduğu söylenemezdi. Yorgan bayıldığım gibi vücudumu tutkulu bir sevgilinin yapacağı tarzda kucaklamıştı ve hayatımın en güzel uykusunu tattırmıştı...
O kadar rahat ve sıcaktı ki evimde gibi hissediyordum kendimi, hiç sahip olmadığım evimde gibi...
Sanki sonunda uyduğum yeri bulmuştum. Artık yabancı değildim...
Hah!
Acaba yine dün gece hangi kitabı okuyup da etkisinde kalmıştım?
Burnumu biraz daha sıcaklık kaynağına sokup içimi daha farklı bir ısıyla dolduran kokuyu içime çektim. Kedi gibi mırıldanması gibi bir ses mi çıkarmıştım demin?
Tanrım, ses çıkartmamalıydım. Bree uyanabilirdi...
Gözümün önünde beliren hayali yapılacaklar listesini burnumu büzüştürerek yok etmeye çalıştım. Henüz bu düşle vedalaşmaya hazır değildim. Tüm kaslarımın o kadar rahattılar ki...
Belime bir ağırlık çöküp beni birkaç santim yukarı kaldırınca ayaklarım saten yüzeyde kayarak midemin üzerinden göğsüme yayılan bir keyif dalgası daha yaymıştı.
BİR DAKİKA!
DEMİN YORGAN HAREKET Mİ ETMİŞTİ?
Yorganın hareket edip beni birkaç santim yukarıya çekmesinin yarattığı şokla gözlerim bir anda açılmıştı. Has siktir!
Yüzüme yapışmış kızıl tutamları sabırsız hareketlerle yüzümden yolarcasına çekip beni karşılayan; bir yunan heykelinin kaslarıyla sarmalanmış çıplak ve sert bedene baktım.
Çıplak ve sert bedene...
ÇIPLAK!
Kafamı biraz daha kaldırırken çığlığım boğazımda düğümlenmişti.
Hareket edemiyordum...
Şey, sanırım... Bunu sebebi...
Görsel bir orgazm yaşıyordum.
Kumsalda geçirilmiş uzun saatlerin armağanı altın ışıltıyla parlayan teninin, sert girinti ve çıkıntılarında, dudaklarımla keşfe çıkmak istiyordum. İçime tuhaf ve alışık olmadığım bir heyecan dolmuştu. Midem sanki sıvı haz şarabı içmişim gibi içinde zevk veren tuhaf kıvılcımlar titreşiyordu.
Sıcak bir coşku dalgası midemden gırtlağıma dayanırken kesik kesik nefes aldığımı fark etmiştim. Ve daha, çok daha alt kısımlarda...
Sabırsız bir...Şey hüküm sürüyordu. Bacaklarımın arasında ufak bir kasılma hissederken biraz daha üstte duran kemikli surata gözlerimi kaydırdım.
Beyaz-sarı kirli sakalla gölgelenmiş güçlü çenesinin kenarlarına açık sarı saçlar düşmüştü. Ağızı tüm erkeksi görüntüye isyan eder bir masumiyetle hafifçe aralıktı. Ufacık masum bir oğlan gibi. Bu düşünceyle kalbimde ani bir burkulma hissettim. Sanki sıcak bir elle kuşatılmış gibi sımsıcak olmuştu.
Daha yukarıya çıkık elmacık kemiklerinin üzerinde gözkapaklarının ardında saklı duran güçlü metaller bir anda gözümün önüne geldi. Sanki baş melek Micheal'ın yüce kılıcından çalınmış gibiydi... Bu günahı çürüten tek kanıt ise nerdeyse görünmez zümrüt gölgelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak
AventuraKaçtığımı sanırken, aslında her adımım beni ona daha çok yaklaştırmıştı... Ve her bir adımı, yasak bir zevkle atmıştım...