IBölüm 31I

476 36 17
                                    

Bölüm 31

"Okul nasıldı?"

"Ay çok fazla güzel! Yemyeşil bir bahçesi var ve çok güzel kampüsleri var. Bayıldım! Orada okuma ayrıcalığım olduğu için çok şanslıyım."

Francesca'nın bu cıvıltılı hali beni de mutlu etmişti. Okulunu sevmiş olması en önemli şeydi bence. Okulunu sevmeyen seçtiği dalı nasıl severdi ki?

"Bende beğendim açıkçası." dedim ve bir iç çekerek sözlerime devam ettim. "Benim ikinci tercihime de gidip bakmamız lazım."

Francesca'nın az önce neşeyle cıvıldayan hali gitmişti, yerine omuzları çökük bir biçimde bana bakan küçük kız gelmişti.

"Violetta... Avusturalya işi için emin misin?" dedi.

Yutkundum. Emin değildim. Ama bu kararın en doğru karar olduğunu hissediyordum. En azından öyle hissetmek istiyordum. Leon bana zaten soğuk davranıyordu...

Sahi, niye bana soğuk davranıyordu ki? Onu üzecek, kıracak bir söz de söylememiştim. En son balo günü görüşmüştük hatta. Ve o gece gayet iyiydik.

"Hey, dünyadan Violetta'ya." diyen
Francesca'nın sesini duyunca ona döndüm.

"Pardon, dalmışım. Evet, gayet eminim." diyerek yalan söyledim.

Bir türlü kalbim bunu kabul etmiyordu. İçimden bir ses oraya gitmem gerektiğini haykırıyordu ama Leon'u bırakmamaya kararlıydım.

"Francesca sence neden Leon bana soğuk davranıyordur?" dedim.

Francesca omuzlarını silkerek "Bilmem. Belki o da okula kayıt işine kaptırmıştır kendini." dedi.

Dudaklarımı bükerek "Olabilir." dedim.

En iyisi bugün onu evinde ziyaret etmem olacaktı. Tekrar. Umarım bu sefer yakalarım.

---

"Aa şey merhaba. Ben Leon'a bakmıştım ama?" dedim.

Kapıyı açan kişi annesiydi ve onu görünce bir an utandım. Muhtemelen annesi sevgili olduğumuzu biliyordu ve... İnsan ister istemez utanıyordu ya!

"Ah tatlım hoş geldin. Leon ne yazık ki evde değil." dedi.

Yine mi?

Hayal kırıklığımı gizleme gereği duymadan "Ah, öyle mi? Tamam. Şey... Ona gelince beni aramasını söyler misiniz?" dedim.

"Tabii ki."

Hafifçe gülümseyerek "Teşekkürler." dedim.

Eve geri yürürken neden Leon'un evde olmadığını düşünüyordum. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Belki Federico ile falan buluşmuştur?

Eve döndüğümde salonda bir tek annem vardı. Dönüp bana gülümsedi.

"Nereye gittin?"

"Leon'ların evine uğradım. Okul işini soracaktım." dedim.

"Eee?" diyerek devam etmemi istedi.

Kayıtsız olmaya çalışarak omuz silktim. "Evde yoktu."

"Arar sorarsın kızım." dedi.

'Telefonlarımı açarsa tabii.' diye yanıtlamak istesem bile yutkunarak sözcüklerimi kendime sakladım. Annemin son durumlardan haberi yoktu.

"Tabii. Anne bizde okulla görüşmeye gitsek iyi olur." dedim.

"Kızım o konuda iyi düşün istersen. Bir daha olmayacak bir fırsat olabilir. Pişman olmanı istemiyoruz. Baban da bende."

"Anne pişman olmak bende istemiyorum ve muhtemelen olmayacağım. Lütfen." dedim.

Annem derin bir nefes alıp verdi. "Sen nasıl istersen öyle olsun." diye yanıtladı beni.

"Teşekkürler." dedim.

Telefonumun zil sesini duyunca midemde kelebekler uçuşmaya başladı. Leon arıyordur belki? Olamaz mı?

Numaraya baktığımda gerçekten o olduğunu gördüm ve gülümsemekten kendimi alamadım. Sonunda beni aramıştı.

"Ben odama çıkıyorum." dedim anneme hızlıca ve odama çıktım.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo Leon?" dedim.

"Violetta? Nasılsın?" dedi sakin bir ses tonuyla.

Bana güzel bir söz söylememişti. 'Aşkım, hayatım, bir tanem' dememişti. Bu çocuğun nesi vardı Tanrı aşkına?

"Ben iyiyim de... Sen pek iyi değilsin galiba."

"Nereden çıkarttın bunu?"

Benimle o kadar soğuk ve resmi konuşuyordu ki... Bunu hak edecek ne yaptığımı düşünüyordum resmen.

"Soğuksun Leon. Uzaksın. Ne oldu sana? Okulla ilgili bir sorun mu çıktı?" dedim.

"Yo, okul gayet iyi. Hiçbir şeyim yok Violetta." dedi.

Hala bana adımla sesleniyordu. Adeta adımdan tiksinmeye başlamıştım. Yoksa çok mu abartıyordum? Yok, hiç sanmıyorum. Çok abartmıyordum çünkü bana soğuk davranmasını gerektirecek hiçbir şey yapmamıştım.

Biraz daha konuştuk ama o hep benim
sorduklarıma kısa yanıtlar veriyordu ve beni çileden çıkartıyordu. Sonunda dayanamayıp patladım.

"Tanrı aşkına neyin olduğunu bana söyleyecek misin artık?"

Leon'un ilk önce afalladığını hissettim ama daha sonra sıkıntılı oflamasını duydum.

"Bir şeyim yok Violetta. Beni biraz rahat bırak lütfen."

"Ben sana rahatsızlık mı veriyorum yani? Daha geçenlerde bana hayattaki en büyük ilacının ben olduğumu söylüyordun."

Evet, bunu söylemişti. Leon'da bunu bildiği için sözlerim üzerine durakladı. Haklı olduğumu biliyordu sanırım.

"Rahatsızlık vermiyorsun sadece... Sadece yalnız kalmak istiyorum." dedi.

"Leon neyin var? Yeter artık çok uzattın. Kaç gündür bana soğuk davranıyorsun ve bunun nedenini bilmek istiyorum."

"Neyim olduğunu bilmek mi istiyorsun?" diye sordu.

Ah sonunda! Tam olarak bunu öğrenmek istiyordum açıkçası.

"Evet, kesinlikle." dedim.

Leon derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Söylediği sözler bana o kadar yabancıydı ki... Bunları söylediğine inanamıyordum bile.

"Violetta ben ayrılmak istiyorum."

"Ne?"

Diyebildiğim tek şey iki harflik 'Ne?' kelimesi olmuştu. Duymuştum ama anlam veremiyordum. Leon'un bunları söylediğine inanamıyordum.

"Ben ayrılmak istiyorum."

"Leon... Ne diyorsun sen?" dedim.

İçimden bunun kötü bir şaka olması için dua ediyordum. Kalbim şu an paramparça oluyordu. Evet, bu kırılmayı hissedip, duyabiliyordum. Ve biliyordum ki Leon bu sefer yanımda olup parçalarımı toparlamama yardım etmeyecekti.

"Violetta ben yoruluyorum, bitiyorum. Ayrılalım. İkimizde birbirimize zarar vermeden ayrılalım. Arkadaş kalarak... Böylesi daha iyi."

İçimin çekildiğini hissettim. Leon'a cevap veremeden de gözlerimin karardığını gördüm ve kendimi karanlığa teslim ettim.

Artık bu karanlığa alışmam gerekiyordu. Çünkü Leon'un olmadığı her anım böyle geçecekti... Karanlıkla.

---

Yaptığınız tüm yorumlara açığım ve hepsini meleksi bir yüzle okuyacağım :D 

Siz neler düşünüyorsunuz? Muhtemelen bunu bekliyordunuz ama... Bir de düşüncelerinizi alayım.

Bu arada sizlere -kendimi affettirmek adına.- bugün bir sürprizim var Takipte kalın :D 

Son Dans #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin