Bölüm 4
Sonunda dersler bittiğinde ağır adımlarla Diego ve Francesca’nın sınıfına yürüdüm. Kapıda sıkıntı içinde beklerken Diego gözüktü. Bana gülümsemesiyle bende gülümsemeyle karşılık verdim.
“Francesca nerede?”
“İçeride eşyalarını toparlıyor. Birazdan gelir.”
Başımı sallayıp beklemeye devam ettim. Diego’yla konuşmak istiyordum ama ne hakkında konuşacağımla ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu.
“Eee, hangi üniversitenin hangi bölümünü istiyorsun?”
Sora sora bunu sordum yani. Zaten sınav stresindeyiz böylece daha çok strese sokacağım. Ama olsun hayallerimizi birbirimizle paylaşmalıyız.
“Ben Buenos Aires Üniversitesi Felsefe bölümünü istiyorum.”
“O yüzden sözel seçtin yani.”
Diego yavaşça başını salladı. Diego ve Francesca sözel okuyorlardı. Ben sayısal. Sayısal kendi tercihimdi ve her alanda iş bulabilirdim.
Babamla annem benim sayısal seçmemi tebrik etmişlerdi bu yüzden. Francesca’ya kızmamışlardı da. ‘Onun hayatı ne okumak istiyorsa onu okuyacak.’ demişlerdi.
“Sen ne okuyacaksın ve nerede?” diye sordu Diego.
“Aslında benim en büyük hayalim yurtdışında okumak. Ama vazgeçtim gibi bir şey. Belki Mente Argentina Üniversitesi’nde okurum. Ama okuyacağım bölümü çok iyi biliyorum. Psikoloji. En büyük hayalim.”
Diego yavaşça başını salladı gülümseyerek. Aklından neler geçtiğini bilmiyordum. Keşke bilebilseydim. Francesca gülerek sınıftan çıktı.
“Hadi gidelim Francesca. Hem sen niye bu kadar gülüyorsun?” dedim ve onu dürtükledim.
Francesca kıpkırmızı olmuş bir biçimde “Aman, Violetta. Marco bir şaka yapmıştı ona gülüyordum.” dedi.
Anlamlı bir biçimde gülümsedim ve iç çektim. Ama Francesca bana sert bir bakış atınca kendime geldim ve önüme döndüm.
Okuldan çıkınca servisi aradık birlikte. Gördüğümüzde güle konuşa oraya yürüdük ve servise bindik. Diego’da bugün bizimle geliyordu. Bizi bazen Diego bırakıp getiriyordu bazen servis.
Servis uzundu ve genişti. Şoförümüz çok tatlı bir adamdı. Saçları hafif beyazlaşıyordu. İnce bir yapısı vardı. Gözleri gri mavi karışımıydı.
“Hoş geldiniz kızlar.”
Başımızla selamladık onu ve şoförün arkasından iki koltuk uzaktaki lacivert koltuğa oturduk. Diego’da arkamıza oturdu. Leon yanına oturacaktı. Evet, Leon’la aynı servisteyiz ve evlerimiz yakın.
Ben çocuğu görmek istemiyordum ama o sanki inadınaymış gibi hep yakınımdaydı. Servisi incelemeye başladım. Servisin yerleri krem rengi halı kaplamaydı. Perdeler lacivertti. Tıpkı koltuklar gibi.
“Violetta, şu kombin güzel mi?”
Francesca’nın sesiyle kendime geldim. Francesca bana çantasından çıkarttığı dergiden bir kombin gösteriyordu.
Kombin yırtık siyah pantolon ve kollarında altın sarısı zincir olan kırmızı bir üsttü. Ayakkabılar dolgu topuktu ve fazla büyüktü.
“Şey açıkçası…”
“Bu daha fazla ‘sert kız’ görüntüsü veriyor. Ama sen çok sevimli bir kızsın o yüzden beğenmedim, demeye çalışıyor.”
Sesi duymamla yüzümü buruşturmamak için zor durdum. Neden hep benim laflarımın arasına giriyor ki? Ve ben onunla dans etmiştim. Şaka gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dans #Wattys2016
Fiksi Penggemar"Kalbinin atışlarını duyabiliyor musun? İşte o benim şarkım..." Kapak için Mrs_Melody'ye teşekkürler!