FİNAL

826 46 42
                                    

FİNAL

Sabah telefonumun çalma sesiyle uyandım. Justin Bieber'ın Be Alright şarkısını söyleyen sesini duyduğumda Leon'un aradığını anlamıştım.

Bu şarkı ikimizin şarkısıydı ve her Leon aradığında bu şarkı çalıyordu.

Ben telefona ulaşana kadar Leon kapatmıştı. Yatağımda doğrularak gülümsedim ve telefonu elime alıp numarasını rehberden buldum.

İkinci çalışta açtı. Sanırım aramamı bekliyordu.

"Alo güzelim?" diyen sesini duymak için uyanıyordum her gün adeta.

"Ooo, Leon Bey. Sabah sabah ne bu iltifatlar. Ağzınızdan bal damlıyor." diyerek onunla alay ettim.

Bana 'Güzelim, fıstığım, hayatım' demesini çok seviyordum. Hep beni özel hissettiriyordu ve bu sözler Leon'un ağzına çok yakışıyordu. Tabii sadece bana söylediği sürece.

"Alay et sen benimle daha. Sana bir haberim vardı söylemeyeceğim işte."

Demek beni sabah bunun için aramıştı. Yoksa sabah erkenden beni aramazdı o. Hemen meraklanıp "Ya, neymiş o haber?" dedim.

"Çok beklersin Violetta."

Çocuksu bir tavır alıyordu bana. Yüz yüze olsaydık eminim çok şeker görünürdü. Gerçi şu an zihnimde nasıl göründüğü az buçuk beliriyordu.

"Ya, ama. Aşkım, bir tanem... Hadi söyle." dedim.

Sesimdeki ricayı duymuş olmalı ki yumuşadı. "Peki. Bu gece. Benim evimde. Parti. Hem de senin şerefine güzelim."

Baya şaşırmıştım. Evet, Leon bu tip sürprizler yapmayı çok severdi ama benim şerefime parti verecek olması... Hem niye benim şerefime parti veriyordu ki?

Bugün doğum günüm değildi sonuçta. Yoksa onun mu doğum günüydü? Yo. Ne vardı bugün acaba? Tarih neydi ki?

"Benim şerefime niye parti veriyorsun?" diye sordum.

"Onu da gece öğrenirsin sevgilim. Çok güzel olman gerekiyor. Bu gecenin yıldızı sensin."

Sabah oldukça yorgun kalkmıştım hatta başımda biraz ağrı da vardı ama Leon'un söyledikleriyle havaya girmiştim. Benim şerefime verilen bir parti... Müthiş!

Telefonda biraz daha konuştuktan sonra karşılıklı vedalaştık ve telefonu kapattım. Üzerime beyaz pembe kemerli elbisemi geçirdim. Onun üzerine de örgü, krem rengi hırkamı geçirdim ve altıma hırkanın bir ton koyu renginde dolgu topuk ayakkabılarımı giydim.

Üzerimi son kez kontrol edip aşağı indikten sonra aşağı indim. Annemler çoktan kahvaltıya başlamışlardı bile.

"Günaydın." dedim büyük bir keyifle.

Her bu sözcüğü söylediğimde aklımdan 'Acaba yarın sabah da onlara günaydın diyebilecek miyim?' sorusunu geçiriyordum.

Kanser olduğumu onlardan saklıyor olmak biraz yorucuydu ve kabul etmeliyim ki bu yük kesinlikle tek başına taşınacak bir yük değildi.

Ama birine anlatmakta istemiyordum. Çünkü anlatacağım her kişi mutlaka beni kemoterapiye sokacaktı. Zaten doktor kemoterapinin bile işe yaramayacağını söylemişti.

Kalan sayılı günlerimi ne diye hastane köşelerinde geçireyim ki?

Ailemle zevkli bir kahvaltı yaptıktan sonra Francesca'ya döndüm ve "Hadi gel. Leon bu akşam benim şerefime parti veriyormuş ve birlikte hazırlanmamız lazım." dedim.

Son Dans #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin