Bölüm 2
“Okula gitmek istemiyorum.” dedim huysuzlanarak.
Francesca sabırsızca “Hadi Violetta!” dedi.
“Okulda herkes Leon’la dansımızı konuşuyor. O bakışları görmek istemiyorum.”
O bakışları zihnimde tasarlayınca yüzüm düştü. Kesinlikle okula gitmeyeceğim. O bana bakıp fısıldaşan yüzleri görmek zorunda değilim.
“Okula gitmezsen daha çok şüphe çekeceksin. Yine de sen bilirsin tabii.” dedi Diego.
Evet, Diego. Diego bana bu konuda hiçbir şey demedi. İçten içe kıskandı sanırsam o kadar. Aslına bakılırsa Diego’nun dediği mantıklı. Daha çok şüphe çekerim.
“Of, peki. Çıkın odamdan üstümü değiştireceğim.”
Bir şey söylemeden odamdan çıktılar. Bende koca bir duvarı gömme dolap yaptığım beyaz duvarıma yaklaştım. Sürgülü kapağını çektiğimde benim değerli kıyafetlerim ortaya çıktı.
“Günaydın canlarım! Bugün ne giysem acaba?”
Evet, bazen kıyafetlerimle konuşuyorum. Hiç normal olmadığının farkındayım. Ama yine de konuşmadan edemiyorum. Sanki bana ‘Beni giy! Bugün beni giy!’ diye bağırıyorlar.
Ve ben bana bağıranlardan deri bordo eteğimi seçtim. Üzerine de kot gömleğimi. Kot gömleğimin ilk önce kollarını katladım sonra eteğin içine sokup biraz bollaştırdım.
Saçlarımı dağınık gibi gözüken ama aslında yapmak için çok uğraştığım bir topuz yaptım. Dudaklarıma sadece bir parlatıcı sürdüm.
Ayağıma kahverengi dolgu topuk bir ayakkabı giydim. Bileğime Diego’nun hediye ettiği siyah bilekliği taktım.
Pembe duvarıma sabitli boy aynamdan kendime bakınca hazır olduğuma kanaat getirdim. Aşağı indiğimde Francesca ve Diego oturmuş telefonlarıyla uğraşıyorlardı.
Ne kadar asosyal insanlarız böyle? Mesela Francesca’yla günde pek fazla konuşmuyoruz. Ellerimizde hep telefon.
“Hadi çıkalım.” dememle ayaklandılar.
Birlikte hiç konuşmadan arabaya bindik. Gözlerim bana ihanet ederek kapanmak istiyorlardı. Dün gece hiç uyuyamamıştım.
Nedeni baş ağrısından ölmemdi. Bir daha ağzıma alkol almayacağım sanırım. Çünkü malum alkolü ağzımla içmiyorum.
Sonunda gözlerimi kısa süre kapatmanın bana zarar vermeyeceğini anlayıp gözlerimi kapattım. Ama kapatmamla açmam bir oldu çünkü ani bir fren yapmıştık.
“Yavaş.” dedi Francesca.
Francesca’nın trafik korkusu vardı. Hız yapmaktan, ani frenlerden falan hep korkardı. Bunun nedeni hep gazete okumasıdır.
Gazete okumak iyi bir şey elbette ama saplantı haline getirip tırnaklarını kemirerek okumak hiç iyi bir şey değil. İşte Francesca bunu yapıyor.
“Tamam, bir şey yok. Işığı görmedim sadece.” dedi Diego.
“Çok yorgunum.” diye huysuzlandım sonunda.
“Gece ağzınla içseydin bu kadar yorgun olmazdın.” diyerek bana taş attı Francesca.
Cevap vermeden yola döndüm. Diego virajı aldı ve biraz daha ilerledikten sonra durdu. Okula gelmiştik.
Arabadan indik ve kapıdan içeri girdik. Okulun bahçesi yeşillikler içerisindeydi. Ağaçların altında yani çimlerin üzerinde oturup ders çalışan iki kişi gözüme ilişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dans #Wattys2016
Fanfiction"Kalbinin atışlarını duyabiliyor musun? İşte o benim şarkım..." Kapak için Mrs_Melody'ye teşekkürler!