Yazardan;

735 20 18
                                    

Yazardan; 

Bir işe, kişiye, şarkıya, resme ya da ne bileyim bir nesneye büyük bir tutkuyla bağlanabilirsiniz. Bundan daha olağan hiçbir şey yoktur.

Benim büyük bir tutkuyla bağlandığım bir sürü şey oldu. Bu kitap gibi, bu karakterler gibi, bu yaşananlar gibi.

Bence, bir yazar yazdığı kitabı kurgu ürünü yapamaz. Kendinden bir parça, bir olay mutlaka katmıştır çünkü. Aksini düşünemem bile.

Son Dans'a kendimle ilgili birçok parça kattım. Uzun bir süre adeta bu hikâye için yaşadım. Kendimi bu kitaba adadım.

Hayatımın birçok alanında bu kitabı düşündüm. Bazen gece uyumadan önce aklıma çok güzel şeyler geldi sıcacık yatağımdan kalkıp bir kâğıda not aldım ve geri öyle yattım. Bazen arkadaşlarımla dışarıdayken, televizyonda en sevdiğim programı izlerken aklıma bir şeyler geldi ve etrafımdaki her şeyi unutup yazdım.

Bir şey yaparken sürekli aklımda Leon, Violetta, Diego ve Federico vardı. Onları düşünerek 'O yerimde olsaydı ne yapardı? Bunu yaparsam eğer Leon/Violetta/Federico ne düşünürdü?' diye hareket ettim.

Bazen onlar yanımdaymışçasına konuşarak yazdım, bazen gözlerimi kapatıp onları hayal ettim ve devamını getirdim, bazen karakterlerin yerinde olsaydım vereceğim tepkiyi, mimiği düşünerek yazdım bazense yazarken ağladım.

Pek uzun zamandır bu yazı olayını ciddiye aldığım söylenemez. Tek farkında olduğum şey yazı yazmayı sevdiğim, çabalarsam daha iyisini yapabileceğim ve yazmanın beni benzersiz hissettirdiğiydi. Yazmak için doğduğumu düşünüyordum.

Sonra sayfaya girdim ve elimdekinin en iyisini ortaya koymaya çalıştım. Çünkü bu sayfa, bu sayfadaki okuyucular bunu hak ediyordu. Aşk'ın Geçmiş Hali'ni yazarken yoruluyordum çünkü orada benden bir parça yoktu.

Güzel bir kurguydu, değişikti biraz fakat kendimi ona odaklayamıyordum. Beni öldürüyordu.

Sonra aklıma Son Dans'ın kurgusu geldi ve bir kenara not alıp bölümleri nasıl devam ettireceğimi planlamaya başladım.

Babam bir keresinde bana şöyle demişti. 'Kurgu zeminse eğer gidişat, betimlemeler, kaç bölüm sonra başka şeyler olacak... Bu tip şeyler duvarları, tuğlaları ve çatıyı oluşturur."

Bende onun tavsiyesine uyup bölümleri parçalara ayırmaya başladım. Atıyorum '32. bölüm okula gitmeyi kabul eder, 33. bölüm arkadaşları onu uğurlar, 38. bölüm mezun olur.' gibi.

Böyle yapınca daha kolay geldi ve olayları daha fazla oturtmaya başladım.

Şimdi düşünüyorum da, ben birçok hikâyemden kolay bıktım. Yani hep erken bitirmek istedim, kurgu bulamadım. Ama bunda böyle bir şey olmadı. Durmak bilmemişçesine yazdım. Beni heyecanlandıran ilk yazımdı. Ve en uzun yazdığım ilk yazıydı. Kendimi bulduğum ilk yazıydı.

Kendimden binlerce parça kattığım ilk yazıydı, beni mutlu edebilen ilk yazıydı. Gerçekten gurur duyduğum bir yazıydı.

Federico ve Violetta'nın sahip olduğu şeye hayrandım. Bende de olsun istiyordum. Violetta ve Leon'un sahip olduğu şeye büyük bir aşkla bağlıydım.

Francesca ve Violetta'nın kardeşliğinden öte, dostluğuna hayrandım. Diego ve Violetta'nın yaşadıklarına rağmen bir arada olmalarına hayrandım.

Hiç böyle şeyler yaşamadım. Yani ne Federico gibi bir dostum oldu, ne beni Leon gibi seven birisi oldu ne de Diego gibi, her ne yaparsam yapayım yanımda olacak birisi olmadı.

Son Dans #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin