Arabadan indiğimde şapkamı düzeltip etrafıma bakındım. Bir zamanlar ailemin olan, çocukluğumun geçtiği şato karşımdaydı. Başımı sağa çevirdiğimdeyse Tell Şatosu gözüküyordu. Dük Jhan Tell... O adam benden ülkemi, evimi, aile itibarımı almıştı. Kızları Amabella ve oğulları Joseph ile ne kadar iyi anlaşırdım oysa. Şimdi birbirimizi görsek tanımayız.
"Barones."diye bir sesle irkildim. Mösyö Pier (uşak) hafifçe koluma dokundu
"Efendim isterseniz gidelim, yoksa dikkat çekeceğiz."
Bahçe o kadar bakımsız görünüyordu ki... İçim acıdı
"Elimizden aldı, bari baksaydı."diye mırıldandım. Ardından at arabasına geri binip satın aldığım malikâneye gittik
Şatonun aksine oldukça bakımlı olan bahçeden geçip evden içeri girdim.Burası iki katlı fazla gösterişli olmayan bir yerdi ama sevmiştim. Mösyö Pier'in çalışma odası olarak ayarladığı yere gittim Şapkamı çıkartıp çalışma sandalyesine oturdum. Hava oldukça güzeldi, kalkıp pencereyi açtığımda Tell Şatosu daha ne bir şekilde duruyordu kaşımda. Aldığım malikane şatomun çok yakınındaydı. Hem şatomu hem de Tell Şatosu'nu görebiliyordum. Küçük dürbünümü alıp şatoyu izlemeye başladım.Normal bir aristokrat şatosunda olması gerekenden fazla bir hareketlilik vardı.Elinde süsler vs. olan bir sürü insan oradan oraya koşturuyordu.Bir balo hazırlığı olmalıydı.Şapkamı alıp çıktım odadan. Merdivenlerde yardımcım Yasemin'le karşılaştım. Endülüs'te çocukluğumdan beri yanımızdaydı. Bana hem yardımcı hem kardeş olmuştu
"Daha yeni geldik."dedi beni görünce "Nereye?"
"Tell Şatosu'nda sanırım bir balo olacak, ne olduğunu öğrenmek istiyorum."
"Seninle gelmemi ister misin?"
"Gerek yok. Sen dinlen, yarın buranın işleriyle ilgilenirsin."
"Peki. Dikkatli ol ne olur."
"Merak etme."diye gülümseyip çıktım şatodan.
Küçüklüğümde saatlerce at koşturduğum araziyi geçip şatonun bulunduğu araziye gittim. Çok az kişinin bildiği patika işimi kolaylaştırmıştı.Kısa sürede aşmıştım araziyi.
"Affedersiniz."dedim orada eşya taşıyanlardan birine
"Buyurun."
"Buraya biri mi taşındı acaba yoksa başka bir şey mi?"
"Dük Tell iki gün sonra balo verecek, gelenekseldir."beni süzdükten sonra devam etti "Buralarda yabancısınız sanırım."
"Sayılır."dedim "Uzun zamandır Fransa'da değildim."
"Baya farklı bulmuşsunuzdur o zaman."
"Evet, şehrin iç kısımları baya değişmiş. Ama taşralar hep aynı"
"Buralar pek değişmez."
"Haliyle...Ben sizi işinizden almayayım, kolay gelsin."
"Teşekkürler."
Eskiden şehir merkezine çıktığını hatırladığım yola saptım. Hafızam beni yanıltmamıştı, biraz yürüyünce şehrin yoğun temposunda buldum kendimi .Endülüs'de yaşadığım yer kasaba gibi bir yerdi ve bu kalabalığı, yoğunluğu, parfüm kokularını özlemiştim.Eskiden evden her kaçtığımda gittiğim kitapçıya gittim. Orada her zaman huzur bulmuşumdur. Sahibi hala aynıydı, sadece Madam Cardin'in saçları beyazlamıştı o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişten Gelen
Ficção Histórica15 yıldır İspanya'da olan Barones Carmen Escoder. Zamanında annesine yapılanların intikamını almak için memleketi Fransa'ya döner ama hepasa katmadığı bir şey vardır: aşık olmak.