18. BÖLÜM
26 ŞUBAT 1971
15.05
FATİH / İSTANBUL
Afet eve girdiğinde onu Murat karşıladı.
"Nasıl geçti, keyifli miydi?"
"Vallahi süperdi, vatanımı ilk defa görmek keyifliydi. Sen ne yaptın, işleri hallettiniz mi?"
"İki saat önce geldim, hallettim işleri. Anahtarla girdin içeriye."
Afet yorgun bir şekilde koltuğa oturdu.
"Anahtarı Cemal verdi, kapıda kalmayayım diye, onun birkaç işi varmış. Eve girmedi. Annen nerede?"
"Annem komşuya kadar gitti, mevlit mi ne varmış, yani evde yalnızız."
Murat Afet'in yanına geldi, dudaklarından öptü.
"Uslu dur Murat, her an birisi gelebilir eve"
Murat Afet'in yanına oturdu, kolunu omzuna attı.
"Eee ne konuştunuz Cemal'le ne anlattı sana"
"Hiiiiç... Kendini tur rehberi gibi zannetti. Yok, oranın mimari şu, yok orası şöyleymiş, burası böyleymiş."
"Kardeşim sever tarihi, aslında çok ilginç hep tarih okumak istedi."
Afet Murat'a döndü
"Hiç annen ve babandan haber aldın mı?"
"Hayır, buda nereden çıktı"
"Ne bileyim pek annen babandan bahsetmiyorsun, hiç mi anın yok onlarla ilgili veya bir hatıra."
Murat biraz hüzünlenmiş
"Yüzlerini hatırlıyorum, o kadar küçük değildim. Fazla bir anı hatırlayamıyorum. Onları bana hatırlatacak hiçbir şey yok."
Murat bir an durdu... Sonra
"Sadece..."
Afet merakla
"Sadece ne?"
"Babam Adnan'a bir kutu vermiş, 25 yaşımda bana verilmek üzere."
Afet hepten meraklanmış şekilde
"Aaa çok ilginç, ne var içinde."
"Bilmiyorum."
"Nasıl yani."
"Afet içinde ne olduğunu bilmiyorum, bakmadım."
"Dur bir dakika doğru mu anlamışım; Baban sana verilmek üzere bir kutu bırakıyor ve sen bakmıyorsun. Gizli bir yerde mi? Sen nereden biliyorsun böyle bir kutu olduğunu."
Murat gülümseyerek
"Afet, Adnan zaten söyledi bana. Hem niye gizli olsun ki veya saklı, yatak odalarındaki gar dolabın üstünde duruyor."
Afet şaşırmış bir şekilde
"Yerini biliyorsun ve bakmadın, hiç meraklanmadın, babandan aileden kalan bir şeyler var."
"iyi de Afet, zaten 25 yaşımda benim olacak. Şunun şurasında kaç sene kaldı ki. Babam böyle bir şey söylediyse, bir bildiği vardır."
"Murat seni anlamakta bazen zorlanıyorum. Benim annem ve babamdan bir şey kalacak böyle, dayanamaz gider bakardım... Hadi bakalım."
"Saçmala Afet, bir gelen olsa, annem veya babam görse, ne derim ben onlara."
Afet masum bir bakışla
"Yaa zaten senin olacakmış, hem sanki günah mı işliyoruz, devlet sırrı mı bu, kutunun içinde ne olabilir ki, ben müthiş heyecanlandım. Hadi Murat."
"Ya bilmiyorum... Olur mu acaba."
Afet birden yerinden fırladı, Murat'ın elinden tutarak
"Hadi hadi vakit kaybetmeyelim."
Murat Afet'in ısrarına kayıtsız kalamayacağını biliyordu.
"Tamam, o zaman. Ama bakıp, açacağız ve oyalanmadan da kapatacağız."
"Tamam tamam. Vallahi çok heyecanlı."
Murat yerinde kalktı ve yatak odasına geçtiler. Murat gar dolabın üstünde duran kutuyu alıp, yatağın üstüne koydu. Kapağı açarken ikisi de çok heyecanlıydı. Murat yavaşça kapağı kaldırdı ve içinde gördükleri manzara karşısında Murat sukutu hayale uğramış bir şekilde, Afet ise gözlerinde farklı bir mutlulukla kutunun içine bakıyorlardı.
"Bu mu yani, bir tahta parçası ve bir mektup mu? Dedi Murat
"Ya saçmala Murat, baban bıraktıysa demek ki değerli bir şey... Hem tahta parçası dediğin şey bir heykel, eskiye benziyor, belki de çok pahalı bir şey. Hem bak mektupta bırakmış."
Murat farklı bir beklenti içinde olduğundan, yatağa oturdu. Afet kutunun içinden mektubu aldı.
"Al şu bir mektubu oku, bende şu heykele bakayım."
Afet mektubu Murat'a verdikten sonra, heykeli iki eliyle alırken gözlerini heykelden ayırmıyordu. Murat mektubu tam açacaktı ki, bir an Afet'e baktı ve hızlıca mektubu kutunun içine atıp, ayağa kalktı.
"Afet tatlım! Sen iyi misin?"
Afet Murat'ın bu tepkisine şaşırmış bir şekilde.
"Neden sordun ki"
"Tatlım burnun kanıyor."
"Burnum mu kanıyor" diyerek eline burnuna götürdü.
Murat Afet'in elinden heykeli alıp, kutunun içine koyduktan sonra, kapağını kapatıp, tekrar yerine koydu.
"Tatlım gel içeriye, uzan şöyle bir"
"Murat ben iyiyim, bir şeyim yok"
"Bir şey yok dediğin, burnundaki kanı görsen, şu başını kaldır, tavana doğru bak, banyoya gidip elini yüzünü yıkalım, sonra da bir pansuman yapalım. Ne oldu sana böyle birden."
Afet ile Murat banyoya doğru yürürlerken
"Abartma Allah için Murat, hava değişimi, bugünde biraz fazla yürüdüm, ondandır, başka ne olabilir."
İkisi lavaboya girerlerken Murat'ın yüzünde, Afet'in burnunun kanamasından dolayı kaygı, Afet'in yüzünde ise tarifsiz bir mutluluk vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25 ( BAŞLANGIÇ )
Ciencia FicciónHER SON BİR BAŞLANGIÇTIR BELKİ 7 BELKİ 2 BELKİ 5 NE OLACAĞINLA ALAKALI DEĞİL NE OLDUĞUNU BİL ARTIK 25 SENSİN