Bölüm 7

29.3K 1.6K 263
                                    

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar :)

Medya: Mina ve siyah elbisesi.

Bölüm şarkısı; İlhan Şeşen - Gördüğüme Sevindim

**********

Acaba şu anda ne düşünüyor
Herhalde beni değil.
Niçin?
Onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki?
Her şeyi

Sabahattin Ali

************

Aras'ın ellerini tutan o göz kamaştırıcı kadını görünce anlamıştım zaten en başından kaybettiğimi. Ben zaten ne bekliyordum ki; yıllar geçmişti ve ben hariç herkes hayatına devam etmişti. Salak gibi onca yıl boyunca onun da bana aşık olacağı günü beklemiştim, onu bekleyerek ümit etmiştim. Onun aşkıyla çırpınan kalbimi bir gün gelebileceği ümidiyle teselli etmiştim. Evet o bir gün gelmişti ama beraberinde sevdiği kadını da getirmişti.

İçimdeki ağlama isteğini bastırarak dik durmaya çalıştım. Karşımda sevgilisiyle dururken mahvoluşumu onlara izletemezdim. Vakur bir duruşla onlara doğru yürümeye başladım, mecburen onlara selam vermek zorundaydım.

Yanlarına gittiğimde Aras'ın ve yanındaki kadının yüzüne çok kısa bir an bakıp sadece "Hoş geldiniz" diyebildim, başka ne diyecektim ki bana tamamen yabancı olan bu iki insana. Ne kadar garip bir şeydi bu; altı yıldır aşık olduğum, her gün hayalini kurduğum adama yabancıydım aslında.

Aras benim gergin duruşumun aksine gayet rahat bir şekilde "Hoş bulduk Mina" dedi ve benim hiçbir tepki vermeme fırsat kalmadan yanındaki sevgilisine dönerek konuşmaya başladı; "Hayatım seni Mina ile tanıştırayım; kendisi aile dostlarımızın kızı", beni nasıl tanıtacağını bilemediği için biraz duraklayarak konuşmuştu, sonunda muhtemelen kendi içinde durumu biraz daha göze hoş göstermek için 'aile dostumuzun kızı demişti', bu yolla beni incitmeyeceğini sanıyordu. Daha sonra sanki iyi bir şey yapmış gibi umursamaz bir tavırla yanındaki uyuzu bana tanıttı.

"Mina bu da kız arkadaşım Melek", az önce gözlerimle anladığım şeyi şimdi o diliyle tastiklemişti. Artık aşka küsmüş olarak, buradan ayrılan adam yanında bir kız arkadaşıyla geri dönmüştü. Gözleri zaten aşkla barışmış gibi bakmıyordu ama sonuçta yanında ki kız sevgilisiydi. Ben ise onun tabiriyle sadece 'aile dostlarının kızıydım'. Peki ben bu kızın yerinde olmak ister miydim? Aras'ın aşksız gözlerinin sahibi olmaya katlanabilir miydim? Düşüncesi bile saçma geliyordu, kalbim bu düşünceyi kesinlikle reddediyordu. Eğer bir gün Aras'a sahip olursam onun aşk dolu gözlerine de sahip olacaktım, başka türlüsüne kalbim 'evet' demezdi.

İçimden tam bir şeytana benzettiğim ama adının az önce hislerimdeki tabirin aksine Melek olduğunu öğrendiğim kız yüzüne taktığı sahte gülüşüyle "A aile dostunuzun kızı mı? Tanıştığımıza memnun oldum Minacım" deyip elini bana uzattı, bu kızın iyi biri olmadığını şu sahte gülüşünden bile anlamıştım, yüzündeki gergin ifadeden de benim kim olduğumu gerçekten çok merak ettiğini anladım. Ben de onun işini kolaylaştıracaktım; ona kendimin yanlış tanıtılmasına izin vererek; onun eline bir gün bana karşı kullanabileceği bir koz vermeyecektim, herkes doğruları bilmeliydi değil mi?

Uzattığı eli en çakma gülüşümü göstererek sıktım. "Ben aslında hem aile dostlarının hem de eski yardımcılarının kızıyım. Ailemle birlikte hemen arka taraftaki müştemilatta yaşıyoruz", kızın gözleri şaşkınlıkla açılırken aynı şaşkınlığın bir kısmını Aras'ın suratında da görerek içimde zafer naraları atmaya başlamıştım, benim acınacak ya da daha doğru şekilde anlatılacak bir halim yoktu. Ben ailemden gurur duyuyordum ve insanların asla ama asla bu durumu sanki bir dezavantaj olarak görmelerine izin veremezdim.

Yalanlar Üzerinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin