Bölüm 8

28.9K 1.6K 206
                                    

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar :)

Medya: Aras, Mina, Ela, Timur

Bölüm şarkısı: Jordin Sparks & Chris Brown - No Air.

*****************

Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır.

Mayakovski

******

Kapı kısa bir çalınmadan sonra açılınca korkarak ayağa kalkıp kapıya doğru baktım. Kapıdan giren kişi tüm dualarımın boşa çıktığının kanıtıydı; Aras Aslanoğlu benimkine denk şaşkın bakışlarıyla karşımdaydı.

Semih bey onun yanında gidip elini sıktıktan sonra bana bakarak "Minacım beyefendi şirketimizin yeni sahibi Aras Aslanoğlu" dedikten sonra Aras'a dönüp "Mina hanım da şirketimizin hem en değerli ve üretici yöneticisi hem de planlama ve raporlama müdürümüzdür" dedi. Şimdi normal olan şey bizim yeni tanıştırılan insanlar gibi birbirimize yaklaşıp el sıkışmamızdı ama biz onu yapmak yerine şaşkın bir şekilde birbirimizin suratına bakıyorduk. Biz yeni tanışan iki insan değildik ki; birimiz birine çok aşık diğeri ötekinden uzaklaşmak için çabalayan iki insandık. Ama ne hikmetse kader sürekli ağlarını örüp bizi en olmadık yerlerde karşılaştırıyordu. Aras şimdi de benim patronum olmuştu!

Aramızda gereksiz uzamaya başlayan sessizliği Semih bey daha fazla meraklanmasın diye bozmaya karar vererek "Biz zaten tanışıyoruz Semih bey" dedim.

Şimdi şaşırma sırası Semih beydeydi, herhalde böyle bir duruma ihtimal vermiyordu.

"Öyle mi?"

Onlara yaklaşarak "Evet ailem yıllar önce Aras beyin ailesinin yardımcısıydı. Hala onların evinin müştemilatında yaşıyoruz" derken onlara yaklaşıp Aras'a tokalaşmak için elimi uzattım. Semih beyin afallayan ifadesinin manzarasında ona "Hoş geldiniz Aras bey, hayırlı olsun" dedim.

Aras şaşkınlığı atınca uzattığım elimi sonunda sıkabildi. "Hoş bulduk, teşekkür ederim"

İlk defa eli elime değmişti, ilk defa onun sıcak tenini hissetmiştim. Aşk filmlerinde sevdiği adamla el ele değince çarpılmış gibi hisseden kızları hiç anlamazdım, tamam etkilenmeleri normaldi ama o kadar vurucu bir etki yapacağına inanmıyordum. Şimdi inanıyorum; onun eli elime değdiğinden itibaren elim bambaşka olmuştu, sanki kalbimdeki kan direk oraya pompalanmaya başlamıştı. Elimi elinden ayırsam da hala teninin sıcaklığını elimde hissedebiliyordum, hala elini elimde taşıyor gibiydim.

"Minacım Aras bey bugün şirket ve planlamalarımız hakkında bilgi almak istedi. Ben ona bilgiler verirken sen de yanımızda olsan iyi olur. Benim eksik kaldığım yerleri sen tamamlarsın"

Girdiğim transtan Semih beyin sözleriyle çıkmak zorunda kaldım. Bana kalsa ben sabaha kadar olduğum yerde kalır, az önce elimi sıktığı anı düşünür, yine saçma hayaller kurardım.

Semih beyin yönlendirmesiyle Aras'la onun masasının önündeki deri koltuklara oturduk. Oturduğum yerden göz ucuyla Aras'ı süzmeye çalışıyordum ama onun gözü hep Semih Bey'deydi. Bir kere bile dikkatini çekemiyordum galiba; onun için ben hep bakıcısının zavallı kayıp kızı olarak kalacaktım.

Semih beyden sonra söz bana gelince ben de elimden geldiğince bilgi vermeye çalıştım ama asıl merakım o zaman da bakıp bakmayacağıydı ve o yine bakmamıştı. Ciddi bir iş adamı gibi sadece ağzımdan çıkan kelimelere odaklanmıştı, tek bir an bile benim onun mavi gözlerinde kaybolduğum gibi gözlerimde kaybolmamıştı.

Yalanlar Üzerinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin