Bölüm 17

32.1K 1.6K 300
                                    


İnstagram: pembekalemhikayeleri

(Bölümden resimler ve alıntılar görmek istiyorsanız, mutlaka gruplara gelin. ☺️)

****

Bölüm Şarkısı: Toygar Işıklı - Sardunyalar


*****

Sonunda en çok korktuğum şeyi sormuştum. Bu soruya olumsuz cevap vermeyeceğinden emindim ama bakışlarından anlardım. Eğer bakışlarında en ufak bir kararsızlık görürsem işte o zaman bir gün bu yaptıklarının hata olduğunu fark edecekti.

Son kalan gücümle yavaşça başımı kaldırıp gözlerine baktım. Gözlerinde korktuğumun aksine kararsızlık yoktu ama daha önce asla görmediğim bir şey vardı. Aşk vardı; şimdi daha net görüyordum. Bu nasıl oldu bilmiyordum ama o bana aşıktı; şimdi buna emin olmuştum.

"Bir gün uyanınca bunların hata olduğunu fark etmeyeceğim, çünkü bu sefer gerçekten kalbimi dinliyorum". Söylediği sözler gerçekten çok güzeldi ama verdiği cevap beni tatmin etmezdi ki. Bu adam daha önce kalbinden geçenlerin doğru olmadığını anlamıştı. Ya yine anlarsa, ya ben kafasındaki kişi çıkmazsam? Onu aldatmama gerek yoktu hareketlerim bile gelecekte onun için yanlış kişi olduğumu anlamasına neden olabilirdi. Ben ömür boyu bu korkuyla yaşayabilir miydim?

"Aras be-", bir an Aras bey demek gerçekten çok saçma gelmişti o bile şu anda kelime gülümsemeye başlamıştı. En azından bir süre iş dışında bey takısını atsam hiç de fena olmazdı. Söyleyeceklerim için hazır olmak adına sessiz bir şekilde yeniden nefes alıp ona baktım. "Aras, sen Sude'yleyken de kalbini dinliyordun. Fakat bir gün aslında onun kalbinin tanıdığı gibi bir insan olmadığını anladın. Ya benim de kalbinin tanıdığı gibi bir insan olmadığımı anlarsan? Biz her ne kadar altı yıldır birbirimizi tanıyor olsak da sadece birkaç aydır yakından tanıyoruz. Beni ne kadar iyi tanıyabilirsin ki?"

Aras önümde yavaş yavaş diz çökerek benimle aynı hizaya geldi. Şimdi yüz yüzeydik ve aramızdaki mesafe o kadar azdı ki! Bir an dudaklarımız arasındaki mesafeyi yeniden kapatacak diye korktum. Fakat çok geçmeden acaba o mesafeyi ben mi kapatsam diye düşünmeye başladım. Önceden böyle saçma hissiyatlarım olmazdı, ama ne zaman dudaklarımız arasındaki mesafeler yok denecek kadar azaldı, ne zaman bir kere o dudakların tadını aldım, işte o zamandan beri o mesafeyi kapatmayı arzulamaya başlamıştım.

Aras çenemi kavrayıp gözlerime ciddiyetle bakmaya başlayınca, onun da kendini büyük bir konuşma için hazırlandığını anlıyordum. Sessizliği, içindeki çelişkilerdendi; onun gibi bir adam için böyle konuşmalar yapmak gerçekten zor olmalıydı.

Sonunda her kelimesiyle kalbimde izler bırakan biraz naif ama bir o kadar da sert tonlu sesiyle konuşmaya başlayınca sadece ağzından çıkacak cümlelere odaklanmaya başladım.

"Ben aşka inanıyorum. Zaten benim gibi anne babası olan hangi çocuk aşka inanmaz ki? Ben de inanıyorum. Deli gibi aşık olmayı ben de istedim. Lisede Sude ile tanıştığımda onu o aşık olacağım kadın sandım. Kendini bana o kadar iyi göstermişti ki gözlerindeki sadakatsizliği ve hırsı yıllarca göremedim. Ona aşık değildim ama ona çok alışmıştım. Kalbim de bana bunu söylüyordu ama ben onu dinlemiyordum. Sude varken ben kalbimi dinlemiyordum, çünkü kalbim ne diyordu biliyor musun? Kalbim ona aşık olmadığımı, zaten Sude'nin de aşık olunulacak doğru kişi olmadığını söylüyordu"

Sözlerinden sonra gözlerinin içine oralarda bir yerlerde söylediklerinin yalan olduğuna dair işaret bulmak için daha dikkatle bakmaya başladım. Yoktu, yalan gibi değildi ama bu yaptıklarıyla çelişiyordu. Madem Sude'yi sevmiyordu da neden buraları terk etti!

Yalanlar Üzerinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin