Bölüm Şarkısı: Gitarcı – Ne Desem
***
Aras karşısındaki adamın söylediği kelimeleri bir kez daha beyninde tekrar etti. Hayır yanlış duymamıştı, bu adam gerçekten de karısının babası olduğunu ve onun hakkındaki hayati bir meseleden konuşmaya gelmişti. Bu nasıl gerçek olabilirdi ki? Biri ona şaka yapıyor da olamazdı. Karşısındaki adamdan keskin bakışlarını ayırmadan yerinde doğrulup iki elini de açarak masaya bastırdı. "Siz ne saçmalıyorsunuz?" dedi sert bir dille; sormuyordu, açıklama yapması için emrediyordu.
Adam "Durumu açıklamadan önce sana hikayenin tamamını anlatsam daha iyi olacak" dedikten sonra önündeki çantaya uzanıp yanına çekti. Üzerindeki düğme gibi olan çıkıntılara basıp çantanın kilidini açtı. Çantayı tamamen açıp içinden kendisi için önemli olan bir resmi ve iki küçük defteri aldı. Önce resmi tek eline alıp Aras'ın iki kolunun arasından masaya uzattı. Aras resme bir süre ne aradığını bilmeden baktı. Bu kız ve bu adam kimdi? Çok geçmeden adamın, resimdeki genç adam olduğunu anlamıştı ama bu kadın da kimdi ki? Resme biraz daha dikkatle baktığında kızın gülümsemesini fark etti. Sonra şok edici benzerliği de fark etti. "Bu... Bu.. kız?" dediğinde karşısındaki adam onu tamamlayarak "Elizabeth'in annesi" dedi hüzünlü gözleriyle. "Aynı zamanda John Hathaway'in de kız kardeşi" diye bu sefer nefretle ekledi.
Aras ikinci kez şok olmuştu; Elizabeth'in annesi John'un kız kardeşi miydi? 'Böyle bir ihtimal olabilir mi?' diye zihninden geçirirken, John'un Mina'ya annesini anlatırken ondan gözlerini kaçırdığı geldi aklına. O adam yalan söylüyordu ama bu kadar büyük bir yalanı nasıl söyleyebilirdi anlayamıyordu. Sakin durmaya çalışarak "Size neden inanayım, John bize Elizabeth'in annesinin öldüğünü söyledi" dedi, kendi de buna inanamayarak.
"İnanmanın kolay olmadığı biliyorum ama gerçekler bunlar". William elindeki defterlerden birini karıştırıp istediği sayfayı bulunca defteri az önce koyduğu fotoğrafın yanına yerleştirdi. Aras şimdi önünde açılmış deftere bakıyordu. Oldukça eski olduğu belli olan defterin sayfalarının sağ üst kısmında yirmi altı yıl önceyi gösteren tarihler vardı. Bir günlüktü bu defter. Önce adama baktı, adam gözleriyle defteri işaret edip okumasını belli edince bakışlarını sayfaya çevirdi ve önünde açılan sayfadaki yazıları okumaya başladı.
"Bebeğim bugün tam tamına altı aylık oldun. Zaman geçmiyor sanıyorken, senin büyüdüğünü görmek bana zamanın çok da yavaş akmadığını hatırlatıyor. Seni kucağıma almak için o kadar sabırsızlanıyorum ki, her gece üşenmeden senin geleceğin gün için hazırlıklar yapıyorum. Seni çok seviyorum bebeğim. Eminim baban da seni çok sevecek. Şimdi senden haberi yok ama olunca bizi burada bırakmayacaktır. John da bana yardım edeceğine söz verdi. Birlikte olmamıza çok az kaldı. Seni her şeyden çok çok çok seviyorum."
Aras satırları okumayı bitirince bakışlarını William'a çevirdi. "Bu kadın doğum yaparken mi öldü?". John'un en azından bir söylediği doğru olmuş olmalıydı (!).
"Hayır, Rosaline intihar etti. Kızının ve benim onu terk ettiğimizi düşünerek intihar etti"
Duyduklarını kafasında bir türlü oturtamıyordu Aras. Doğru ve yanlış, tüm gerçekler yerle bir olmuştu. Bakışlarını resimde ve defterdeki yazının üzerinde gezdirirken "Hiçbir şey anlayamıyorum" diye mırıldandı.
William Aras'ın önüne yeni bir defter daha uzattı. Bu da aynı el yazısıyla yazılmış başka bir günlüktü. Üzerinde diğerinden farklı olarak bir yıl sonranın tarihi vardı ve Aras'ın gözyaşı olduğunu tahmin ettiği damla lekeleri vardı. Mina'nın annesinin gözyaşları mıydı bunlar? Sıkıntıyla nefes alıp bu sefer de önüne yeni konulan satırları okumaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar Üzerinde Aşk
RomanceTüm hayatı yalandan ibaret olan ve gerçek ailesini bile tanımayan bir kız. Bir anda yaşamak istemediği diyarlara sürüldü ve geri dönmemesi için tehdit edildi. Eğer geri dönerse ailesi öldürülecekti. Peki bir anda hayatının aşkını o diyarda bulması...