Ne kadar zaman geçti bilmiyordu. Aniden başını kaldırıp kocasına baktı. "Ben onunla görüşmek istiyorum" diye fısıldadı.
Aras neye kastettiğini anlamıştı elbet. "Emin misin?" diye sordu.
"Eminim. Benim onunla konuşmam lazım"
Aras başını sallayıp Mina'nın başını nazik hareketlerle yastığa koydu. "Sen burada bekle ben geliyorum"
Mina "Tamam" deyip ellerini karnının üzerine koydu. Kızları da onun gerginliğini hissetmişlerdi, sürekli karnında hareket ediyorlardı. Onları sakinleştirmek için kendisi de sakin olmalıydı; her şeyden önce bir anneydi o.
Aras onun iyi olduğuna emin olmak için bir süre onu izleyip, odadan çıktı. Odadan çıktığında ailesinden kimseyi kapıda bulamamıştı. Zaten şu anda kimseye açıklama yapmak istemediği için direk William'ın olduğu kısma doğru yürüdü. William köşede bir koltukta oturmuş boş gözlerle karşıdaki duvara bakıyordu. Aras onu görünce bir kere daha ona fazla yüklendiği için pişman olmuştu. Tüm sinirini zaten acı çeken bu adama yüklemişti.
Yanına gittiğinde William onu fark ederek bakışlarını ona çevirdi. Yaşlı adam bu kez umutla bakıyordu. "Kızım iyi mi?"
"Olacak. Elizabeth artık her şeyi biliyor"
William ona inanamayarak baktı. "Yani?"
Aras onu tamamladı. "Yani senin babası olduğunu biliyor. Annesinin nasıl kirli bir oyuna kurban gittiğini biliyor"
William kızının gerçekleri öğrenmesine sevinmek bir yana yeniden üzülmeye başlamıştı. Acıyla "Çok acı çekiyor olmalı" dedi. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Nasıl olmasın ki. Tüm hayatı bir yalan üzerine kurulu. Onun annesini, benim de Rose'umu elimizden aldılar. Bu acıyı kim dindirebilir ki?"
Aras da aynı şekilde düşünüyordu. Elizabeth'in bu acıyı asla unutamayacağının farkındaydı. Sadece ona yaşatacağı mutluluklarla artık acı çekmemesini sağlayacaktı. Bunun için elinden geleni yapacaktı. William'a bakarken aklına buraya gelme nedeni gelince yaşlı adama tebessümle bakıp "Elizabeth seni görmek istiyor" dedi. "Nasıl yaparsın bilmiyorum ama bir şeyler yap ve onun en azından seni affetmesini sağla. Biliyorum seni affetmezse senden çok o yaralanacak"
William ayağa kalkıp ümitli gözlerle "Deneyeceğim" dedi. "Kızımı kazanmak için her şeyi yapacağım"
"O halde gidelim"
Aras'la birlikte Mina'nın odasının kapısına yürüyen William'ın kalbi yıllar sonra ilk defa bu kadar heyecanla çarpıyordu. Rose'dan sonra hiç bu kadar heyecanlı hissetmemişti, dünyaya onu bağlayan hiçbir şeyi yoktu. Fakat şimdi kızı vardı ve onunla baba kız olarak ilk buluşmasında kalbi bir kuşun kalbi gibi hızla atıyordu.
Aras odanın kapısını açıp içeriye girdiğinde o da içinden üçe kadar sayıp derin bir nefes aldıktan sonra odaya girdi. Gözleri hemen karşısında yatakta yatmakta olan kızını bulmuştu. Aras yanındaki koltuğa oturup karısının elini tutarken Mina da bakışlarını ayırmadan William'a bakıyordu. Gözlerinde pek çok his vardı ama ilk defa korku yoktu. William en azından buna şükrederek kızına yaklaştı ve titreyen sesiyle "Merhaba" dedi.Elizabeth William odaya girdiği andan itibaren bakışlarını ondan ayıramıyordu. Eskiden bir katil olarak bildiği adam onun babasıydı ve ne hissedeceğini bilmiyordu. Onu fazlasıyla merak ediyordu ama önce sorması gereken sorular vardı. "Yanımda öldürdüğün adam gerçekten öldü mü? Sen bir katil misin?" diye sordu bir anda.
William bu sorunun geleceğini tahmin ederek ona gülümsedi. "Hayır baban bir katil değil. O adam ölmedi, sadece seni korkutmak için hazırlanmış bir numaraydı. Evet baban intikamı için küçük bir kızı kullanan aşağılık bir adam ama asla bir katil olmadı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalanlar Üzerinde Aşk
RomanceTüm hayatı yalandan ibaret olan ve gerçek ailesini bile tanımayan bir kız. Bir anda yaşamak istemediği diyarlara sürüldü ve geri dönmemesi için tehdit edildi. Eğer geri dönerse ailesi öldürülecekti. Peki bir anda hayatının aşkını o diyarda bulması...