Bölüm 43

15.3K 1.2K 140
                                    

İnsanlar anları yaşarlar ve ancak çok sonra o anlardan bazılarının aslında hayatının dönüm noktası olduğunu anlarlar. Dönüm noktaları, hayatımızın bir daha eskisi gibi olmayacağını belirleyen yollardı. Bir yolda giderken başka bir yola döndüğümüz için adı 'dönüm noktası' değil miydi o anların? Mina da elindeki resme bakarken bu anın, onun için bir dönüm noktası olduğunu çok sonra anlayacaktı. Sürekli bu ana dönüp, hayatının nasıl da değiştiğini anımsayacaktı.

Kocası arabaya binip resme kısa bir bakış atıp "Onlar, anne ve baban" dediğinde bile henüz farkına varamamıştı gerçeklerin. "Anlamadım?" dedi sadece, yanlış duymuş olmalıydı.

Aras gözlerini ondan ayırmadan elindeki fotoğrafın üzerine dokundu. "Elindeki fotoğraf anne ve babanın fotoğrafı olabilir. Fakat henüz kesin bir şey yok"

Evet yanlış duymamıştı kulakları, kocası gerçekten anne ve baban demişti. Gözlerini yeniden elleri arasındaki fotoğrafa çevirince bu sefer içinde az önce olmayan, sarsıcı duygular peyda olmaya başlamıştı. Bu kadın, gözleriyle gülümseyen kadın onun annesi miydi? Parmaklarını yavaşça resimdeki kızın yüzünün üzerinde dolaştırıyordu, elleri titriyordu ama o, ne onun ne de gözlerinden akan yaşların farkındaydı. "Bunu nasıl buldun?" diye sordu zorlukla çıkardığı sesiyle, gözleri hala elindeki resimdeydi.

Aras karısının gözlerindeki yaşları elleriyle teker teker silip onu arabanın içinde olmalarına rağmen kolları arasına aldı. Alnını alnına yaslayıp "Sana net bir cevap verebilmem için biraz daha beklememiz lazım" diyebildi sadece. Verebileceği fazla bir cevap yoktu. Ne diyebilirdi ki, daha gerçekleri tam anlamıyla öğrenmeden.

Mina "Ama?" deyince elini şefkatle yanağına götürdü. "Bebeğim sadece biraz bekle ve bana güven. Bana güveniyorsun değil mi?"

Kocasının sorusuyla Mina'nın hayretle kaşları çatıldı. "Güveniyorum tabi. Ne biçim bir soru o?"

Aras onu iyice kucağına çekip "O zaman biraz bekle, ben her şey netleşince sana tüm bildiğim gerçekleri açıklayacağım" deyip burnunun ucuna bir öpücük kondurdu. Karısı masum bebek gibi kucağında ona bakarken, şu anda tek yapmak istediği onunla sonsuza kadar beraber sarılı kalmaktı.

Mina Aras'ın söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı. Ne biliyordu, neyi söylemekten bu kadar çekiniyordu; anlayamayacaktı. Tek bildiği bir şey vardı. Onu da netleştirmek için kocasının gözlerinin içine bakıp "Babam yalan söylüyor değil mi?" dedi mırıldanarak. Aras ondan bir anda gözlerini kaçırınca aslında cevabını almıştı. Daha fazlası için onu zorlamayacaktı, zaten gerçekleri duymaya henüz hazır değildi. Değişik bir histi ama eğer acıyı ne kadar geç öğrenirse daha az acı çekerim diye düşünüyordu.

Kocası ona cevap verecekken sözünü kesip elindeki resmi göstererek "Peki an-" dedikten sonra derin bir nefes alıp "Yani bu resimdeki kız hala yaşıyor mu?" diye sordu merakla. Belki bir ümit, annem de yaşıyor olabilir diye içinden geçiriyordu.

"Hayır, maalesef 20 sene evvel vefat etmiş"

Kocasının cevabından sonra ağzı yeniden açık kalmıştı. Annesi ona doğum yaparken ölmemiş miydi?

Aras karısının bu hali karşısında daha fazla dayanamayıp ona sıkıca sarıldı. "Söz veriyorum bebeğim, her şeyi öğreneceksin ama şimdi bunları düşünme sen sadece yarın olacak düğünümüzü ve bebeklerimizi düşün" dedikten sonra ellerini karısının hafif çıkık karnının üzerine koydu.

Aras'ın temasıyla içinde hareket eden bebeklerini hissedince Mina da ellerini kocasının ellerinin üzerine koydu. "Seni hissettiler"

"Gerçekten mi?". Aras'ın gözlerindeki heyecan Mina'yı da biraz önce girdiği girdaptan bir nebze de olsa çıkarmıştı.

Yalanlar Üzerinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin