Çoğunlukla Boş Yere Acı Çekiyoruz

935 81 59
                                    

Tanrı sizin kulağınıza fısıldıyor ama benimkine bağırıyor.

İşte bu yüzden sağır oldum...

Beethoven'i Anlamak Filminden


Kendini "Acıların Çocuğu" olarak tanımlayan birisi, bu cümleyi benim yanımda okusaydı, herhalde onun yanında olmayı pek istemezdim. Kendini yaşadığı acıların büyüklüğüyle tanımlayan birisi için, bunu duymak tahammül edilemez bir şey olsa gerek.

Ancak bu durum, gerçeği değiştirmiyor ne yazık ki. Bizler hemen her durumda, gereksiz yere acı çekiyoruz. Edwin Louis Cole'ün dediği gibi, "Suya düşünce değil, sudan çıkamadığınız zaman boğulursunuz"

Bu sözü çok severim ve hayatta ne zaman karşıma bir aksilik çıksa, kendime sık sık hatırlatırım. O durumun içinde uzun süre kalmamam gerektiğini anlarım hemen.

Sorunlar da bataklıklar gibidir. Elbette yaşamda yol alırken, bazen çamurlarla dolu yollardan da geçebiliriz. Hatta bazen dengemizi kaybedip, bir bataklığa ya da çukura düşebiliriz.

Umarım böyle bir durumla karşılaşmazsınız ama diyelim ki; yolda yürürken ayağınız kaydı ve çamurla dolu bir bataklığa düştünüz. Ne yapardınız?

"Ben zaten biliyordum bunun başıma geleceğini... Ben bunu hak etmiştim" mi derdiniz? Yoksa bataklık sizi dibe doğru çekerken, ona daha da hızla kavuşmak için kendinizi onun kollarına mı teslim ederdiniz? Ya da son olarak, kendinize acilen tutunacak bir dal bulup, var gücünüzle o bataklıktan çıkmaya mı çalışırdınız?

Hemen herkes, bu son seçeneği tercih ederdi herhalde. Ama gelin görün ki; sorun duygularımız ve düşüncelerimiz olunca, birden kendimizi, kendi ellerimizle bataklığa seve seve bırakıyoruz. Hatta bununla da yetinmiyor, tüm bunlara layık olduğumuzu, bu çamurların bize yetmediğini, daha da fazlasını istediğimizi haykırıyoruz. "Ver Allah'ım ver!" diye dua ediyoruz âdeta!

Eğer abarttığımı düşünüyorsanız, bunu bir kez daha düşünün derim.

Yapmıyor muyuz bunu? Zaten acıların çocuğu olduğumuzu düşünürken, bir de bu yetmezmiş gibi, duygularımızı hüzün dolu şarkılarla zehirlemeye devam ediyoruz. Ne kadar mutsuz olduğumuzu her yerde gururla ilan ediyoruz. Birisi, "En mutsuz benim" dediğinde, "Yanılıyorsun dostum, senin ki de dert mi?" diye hemen karşılık veriyoruz. Herhalde ülkemizde, "Dert Star" diye bir yarışma programı yapılsa, sırf seçmeler bile birkaç yüzyıl sürerdi. Tek bir Star seçmek de zor olacağı için, tıpkı Oscar ödüllerinde olduğu gibi kategorize edilirdi birinciler:

- En iyi acı çeken

- En kolay darmadağın olan

- En bahtsız

- En iyi yardımcı kahrolan

- En iyi bayan çilekeş

- En iyi lanet okuyan

- En çok gözyaşı akıtan

- En iyi iç çeken

- En güzel somurtan

- Yılın Kaybedeni

Sırf kategoriler bile destan gibi olabilir. Bu arada ödül olarak "Altın Peçete" verilebilir. Büyük ihtimalle bu organizasyonun sponsoru da, bir peçete firması olacaktır.

Mutsuz Olmak Günahtır - (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin