Düşüncenin Şakası Olmaz!

902 107 19
                                    

"Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir."

Anonim



Düşünceleriniz, daha onları tasarlamaya başladığınız andan itibaren; hücrelerinizde, atomlarınızda çoktan var olmaya başlamıştır bile. Bu yüzden düşüncenin şakası olmaz ve her düşünce, sizin yaşam tarlanıza ektiğiniz bir tohum gibidir. Bazı tohumlar hemen büyür, bazıları ise zamanla. Bazı tohumlar, güzel meyvelere dönüşür, bazıları ise can yakıcı dikenlere.

Gün boyu aklımızdan geçen düşünceleri not etmemiz istenseydi, karşımıza belki de çok ürkütücü bir tablo çıkabilirdi.

Düşünceleri göremiyoruz, gerçek olup olmadıklarından emin değiliz ve onlar hakkında çok az şey biliyoruz.

Düşünceler bize hemen her yerden, sürekli olarak saldırıyor. Birisiyle sohbet ediyoruz ve onun söylediği tek bir negatif sözcük bir anda bizim zihnimize bir ok gibi saplanıveriyor. Otobüste ya da metroda hiç tanımadığımız insanların sohbetine kulak misafiri oluyor ve sonra da onların konuşmalarından kolayca etkilenebiliyoruz. Televizyonu açtığımızda gördüklerimizden, gazetede okuduklarımızdan, kısacası hemen her durumdan, anında etkilenebiliyoruz.

Bir de bütün bunlar; can sıkıcı, iç karartıcı, sinir bozucu şeylerse, işte o zaman bizim için kocaman bir kâbus başlıyor demektir.

Buraya kadar anlattıklarımız, olumsuz durumlardan hemen etkilenen insanlar hakkındaydı. Ama bir de, dünya yıkılsa umurunda olmayan insanlar vardır. Ne bir kötü haber onları etkileyebilir, ne olumsuz bir konuşma ne de başka bir durum.

Bu insanlar, diğerlerinden farklı olarak ne yapıyor dersiniz? Onların farklı bir beyin yapıları mı var acaba? Nasıl oluyor da, birileri anında yıkılırken, birileri sapasağlam ayakta duruyor.

İki kişi de aynı olaya maruz kalıyor. Birisi yaşananları tümüyle içselleştirirken, diğerinin adeta bir kulağından girip, diğer kulağından çıkıyor.

Az önceki örneğe özellikle dikkat etmenizi istiyorum. Bu tabiri genellikle, bizi dinlemeyen insanlardan söz ederken kullanırız. Ama bu söz, bize mutlu bir geleceğin kapısını aralamamızda yardımcı olacak.

Bunu bir düşünün; "Bir kulağından girip, diğer kulağından çıkmak..."

Gün içinde pek çok durumla karşılaşıyoruz. İnsanlarla sohbet ediyor, müzik dinliyor, bir şeyler okuyor ya da seyrediyoruz. Duyduğumuz her şey, bir kulağımızdan giriyor girmesine ama anında çıkıyor mu acaba diğer kulağımızdan? Yoksa tam çıkmak üzereyken biz buna engel mi oluyoruz?

Eğer olumsuz bir konuşma daha o anda zihnimizden çıkıp gidiyorsa sorun yok. Ama onları beynimizin içinde tutuyorsak ve bozuk bir plak gibi, aynı kayıtlar zihnimizin içinde dönüp dolaşmaya devam ediyorsa... İşte en büyük tehlike o anda başlıyor.

Eğer olumsuz durumlar, beynimizin içinde uzun süre kalırsa, bir virüs gibi çoğalmaya başlıyorlar. Hiç hesapta olmayan düşüncelere dönüşüp, mevcut durumumuzu daha da kötüleştiriyorlar.

Sabah evde küçük bir tartışma yaşadınız diyelim. Bu durumdan çıkamadınız ve bu halde kendinizi evden dışarı attınız. Gün boyunca, o sabah yaşanan tartışma ve onu çağrıştıracak şeyler, gittiğiniz her yerde sizinle olacaktır.

O gün muhtemelen bütün işleriniz ters gidecek ve hiç hesapta olmayan aksilikler gelip sizi bulacaktır.

Sınırlayıcı inançlarınızdan kurtulduğunuz zaman, önünüzde muhteşem olasılıklarla dolu bir dünyanın kapısını aralamış olacaksınız.

Çok değil; daha 16.yy'ın başlarında insanlar, dünyanın düz olduğuna inanıyorlardı. Dünya onlara göre bir tepsi gibiydi ve eğer dünyanın diğer ucuna giderlerse, oradan aşağıya kayıp düşeceklerini sanıyorlardı J

Sonra Ferdinand Magellan adında bir denizci çıktı ve dünyanın yuvarlak olduğunu söyledi. Kimse ona inanmadı.

Şimdi de ben çıkıyorum karşınıza ve bir insanın, hemen her durumda güçlü olabileceğini, acılarımızın çok büyük bir kısmının gereksiz yere yaşandığını söylüyorum.

Peki, siz... Siz dünyanın nasıl olduğuna inanıyorsunuz? Dünya düz bir tepsi mi size göre?

Peki, mutsuz olmak zorunda mıyız?

Hiç sanmıyorum!


Mutsuz Olmak Günahtır - (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin