-Nasıl ölmek istersin?
-Yaşlanarak!
Abbott and Costello Meet the Killer Filminden
Kadıköy-Bostancı dolmuşlarından birinin arkasında görmüştüm bu yazıyı. Genelde dolmuşların arkasında, "Babam sağolsun", "Liselim", "Tek rakibim THY" yazar. Ama bu yazı ile şoför, dolmuşçular tarihinde bir çığır açmış. Çünkü genelde dolmuşların arkasında insanı kanser edecek türden çilekeş yazılar vardır.
Siz hiçbir dolmuş ya da kamyonun arkasında; "Ânı yaşa", "İmkânsız Yoktur" ya da "Şimdi değilse ne zaman?", "Fırsatlar otobüs gibidir, biri gider biri gelir" gibi bir yazı gördünüz mü? Bunun yerine, "İstedim vermediler", "Kışın güneşine, kızın gülüşüne aldanma", "Kuzu kurdun, yol Ford'un" gibi yazılar vardır. Yürüyen bir acı ve hüzün okuludur dolmuş ve kamyonlarımız.
Ama bu yazı benim hoşuma gitti, "Sabrın sonu selamettir"
Sabretmek, katlanmak zorunda olduğumuz o zaman diliminde bize çok ağır ve yorucu bir süreç gibi gelir. Ama meyveleri çok tatlıdır.
Bir tohumu ektiğiniz zaman hemen büyümesini beklemezsiniz. Onun bir zamana ihtiyacı vardır. Bir inşaata beton dökülür ve o beton kurumadıkça üst katlara çıkamazsınız. Yaşamda aşmamız gereken zorluklar vardır ve bazen bu zorlukların geçmesi için de biraz zaman gerekebilir.
Hani, yola çıkmadan önce fırtınanın dinmesini beklemek gibi. Şu anda yaşamınızda bazı konularda fırtınalar olabilir. Ama fırtına dinecektir. Sadece gözünüzün önünde duran kar tabakasına değil, onun sonunda parlayan güneşe odaklanmalısınız.
Bebek dünyaya gelmek için dokuz ay beklemek zorundadır. Annesi, doktora gidip de, "Ben çok sıkıldım beklemekten, iki aylık oldu yetmez mi?" diyemez. Her şeyin bir zamanı vardır.
Bir bebeğin ne zaman doğacağını ya da bir buğdayın ne zaman filizleneceğini deneyimlerden dolayı biliyoruz. Ama söz konusu hayatımızdaki gelişmeler, hayal ve hedeflerimiz olunca, bu süre kişiden kişiye farklılık gösteriyor. "Ben ne zaman kendime güveniyor olacağım?" sorusunun net bir cevabı yoktur. Bazıları bir günde, bazıları birkaç yılda bunu başarır. Bu zamanı bilemiyoruz ve o zaman gelinceye kadar, kendimizi güçlü tutmaya ve kısa bir süre sonra istediğimiz şeye kavuşacağımıza inandırmamız gerekiyor.
Söz konusu başarmak istediklerimiz olunca, hepimizde, "Hemen olsun bitsin" gibi bir telaş oluşuyor.
Bir çiftçi, tohumu ektiği an başında nöbet tutup, "Hadi hemen büyü" diye bekler mi?
Yaşamda istediklerimiz konusunda bu çiftçinin düştüğü hataya düşmemeliyiz.
Kitabın önceki bölümlerinde beynimizin hızı sevdiğini ve her şeyi hemen yapıp bitirmek istediğini söylemiştim. Evet, düşüncelerimiz ve duygularımız söz konusu olduğunda beynimiz hızı sever. Ama istediklerimizin gerçekleşmesi konusunda yaşam çok da aceleci değildir...
Eğer istediğimiz her şey, anında gerçekleşmiş olsaydı, bir zaman sonra bundan da sıkılırdık. Beklemekle geçen zaman, istediğimiz pidenin hazırlanıp fırına sürülmesiyle geçen zaman gibidir. Bazı yemekler hemen pişer, bazıları ise saatlerce ocakta kalmalıdır.
Beklerken geçen zamanı da verimli değerlendirmelisiniz.
Siparişiniz nasıl olsa gelecek. Bunun için acele etmeye ne gerek var?
Beklerken bir çay alır mıydınız efendim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutsuz Olmak Günahtır - (Raflarda)
Non-FictionBu kitap, Mustafa Çay'ın yıllardır çok satan kitabı Mutsuz Olmak Günahtır'ın kısa bir özetidir. Hikayenin tamamını içeren basılı kitabı, tüm kitapçılardan ve internet satış sitelerinden temin edebilirsiniz. Kitabın Arka Kapak Yazısı: Mutsuz Olmak...