Sendromus Islakus Mendilus

157 48 18
                                    

Sence bir insan, yaptıklarından dolayı,

İçtenlikle pişmanlık duyarsa,

En mutlu olduğu zamana geri dönüp,

Sonsuza dek orada yaşar mı?

Yeşil Yol Filminden


"Efkarus" olarak da bilinen bu virüs, birçok sektörün doğmasına, birçok insanın zengin olmasına sebep olmuştur. Aynı zamanda bu virüs yüzünden intiharlar, boşanmalar, akıl hastalıkları ve sayamayacağımız kadar çok dram yaşanmıştır.

Tarihçesi:

Virüs ilk kez M.Ö 94.000 yıllarında, Afrika'da görülmüştür. "Biz farklı dünyaların insanlarıyız, bu evliliği yürütemiyorum. Ama inan bana sorun bende" diyen kocasının karşısında ağlamaya başlayan kadın, tarihte ilk ağlayan insan olarak bilinir ve "Homo Islakus" olarak resmi olmayan biyoloji kayıtlarındaki yerini almıştır. Bu insan türü, her an her yerde ağlamaya hazırdır. Dokunsanız ağlar, baksanız ağlar, "Ağlama" dediğinizde yine ağlar. Elinde mendille dolaşır ve o mendil hiç kurumaz. Tam kurudu dediğiniz anda, mendil bile kendiliğinden ağlamaya başlar.

Belirtileri:

Bilinen en yaygın belirtisi ağlamaktır. Ağladıkça daha çok ağlama isteği duyar kişi. Daha önceki bölümlerden hatırlayacağınız, "Kaşıntı etkisi" gibidir. Nasıl ki; kaşıntı etkisi ile kaşındıkça canımız daha çok kaşımak istiyordu, burada da ağladıkça, canımız daha çok ağlamak isteyecektir.

İnsan türleri arasında en zayıf olan gruba girer "Homo Islakus"

"Ceee" deseniz hemen ağlamaya başlar. Yan baksanız ağlar, amuda kalkarak baksanız ağlar, şiir okusanız ağlar, şarkı söyleseniz yine ağlar. Kısacası her an her yerde ağlamaya hazır bir bomba gibidir.

Bu virüs beraberinde ezik bir ruh halini de getirir. Virüsün kurbanları kendilerini kolay kolay sevmezler ve söylenen her şeyi kendilerine söylenmiş gibi kabul ederler. Bu virüs, "Alınganyus" virüsü ile birleştiğinde daha da zehirleyici bir etki gösterir.

"Karnım acıktı" deseniz, "Sen ne demek istedin bana?" diye yanıt verir kurbanımız.

"Günaydın" dersiniz, "Sana günaydın, görmüyor musun benim dünyam ne kadar karanlık" yanıtını alırsınız. Sonra da ağlamaya kaldığı yerden devam ederler.

Yaklaşık bin tane "Sendromus Islakus Mendilus" hastasının, bir şehrin bir yıllık su ihtiyacını karşılayacak kadar gözyaşı üretebileceği söylenir. Bu açıdan bakıldığında, gelecekteki potansiyel su kıtlıkları için, bazı güçlerin bu insan türünü yaşatmak için özel çaba gösterdiği biliniyor. Eğer toplumda kimse mutsuz olmaz ve ağlamazsa, gelecekte çok ciddi susuzluk sorunları ortaya çıkacağı için, birçok devletin ortak girişimiyle, "Büyük Sulugöz Projesi" yani "BSP" denen proje geliştirilmiştir.

Dünyamızda su kaynakları tükendiği zaman, bu insanlar BSP laboratuvarlarında "Nazlı yârim haber salmış" şarkısı dinletilerek ağlatılacak ve elde edilen su önce Hidroelektrik Santrallerinde kullanılacak, sonra da arıtılarak içme suyu olarak dağıtılacaktır. Bu proje kapsamında insanları en çok ağlatan fikirlere çok büyük para ödülleri verilecektir.

Bu demek oluyor ki; sizin ve benim gibi mutlu insanları gelecekte büyük sıkıntılar bekliyor. Acaba bu kitabı yazmaktan vazgeçip, "Acının Dibi" adlı bir kitap mı çıkarsam? İsim hiç de fena değil, hem acı hem de şiddet barındırıyor. Ya da hüzünlü bir kaset mi yapsam acaba? Mesela, "Dalaksız Kalasıcalar" adlı bir albüm yapabilirim. Albümün çıkış şarkısı, "Tükürsem Tükürüğüme Bile Değmezsin" olabilir. Böyle şarkı isimleri çok tutuyor çünkü. Bu şarkıya bir de klip yaparız. Klipte manken kızın suratına tükürüp, onu bir de levyeyle kovalarsam, haftalarca Top 10'da kalabilirim.

Eğer bu kitap tutmazsa, bunu ciddi ciddi düşüneceğim. Eğer birileri karşıma geçip, "Yazdığınız onca şey ne olacak?" derse, "Ee, size hep değişimden söz etmiyor muydum? Alın size değişim!" cevabını yapıştıracağım!

Nasıl Kurtuluruz?

Eğer zihninize "Islakus" bakterisi bulaştıysa ve gece gündüz ağlıyorsanız, hemen başınızı tam olarak yukarıya kaldırın. Yukarı bakarken ağlamak çok zordur. Çünkü gözleriniz yukarıya kaydığında beyniniz duygusal durumdan çıkar. O anda "Islakus" mikrobu, "Ne oluyo laan, nerden çıktı bu?" diye telaş etmeye başlayacaktır. Bu esnada derin derin nefes alıp vermeye başlayın. Mikrobun etkisi hızla kaybolacaktır. Tüm bunlar olurken eğer; "Sen ağlama", "Ağla gözyaşım", "Ağlamak güzeldir", "Ağladıkça", "Ağlamazsam uyuyamam", "Ağlamaya doyamadım", "Acı gözyaşlarım", "Ağlattı kader", "Yağmur gözyaşım", "Ağla yüreğim", "Sevdam ağlıyor", "Tanrı'nın gözyaşları", "Islak mendil" gibi şarkılar çalıyorsa eğer, hemen o kasetçaların üzerine su dökün ve imha edin. Sonra da hemen çöpe atın o radyoyu. Çünkü bu mikrop, böyle şarkılara bayılır. "Ohhh ohh ne güzel de ağlatıyorum, sefam olsun ohhh" diye vur patlasın çal oynasın keyif yapar. Bu mikrobu ağlatacak olan tek şey sizin mutlu olmanızdır. Siz mutluyken dünyası başına yıkılır o mikrobun.

Eğer ağlamanıza sebep olan şey kalbinizde ya da boğazınızda hissettiğiniz bir duyguysa, kitabın önceki bölümlerinde gördüğümüz "Duygu yok etme" yöntemini kullanın. Ağlamanıza sebep olan duyguyu vücudunuzda bulun ve gözlerinizi kapatıp o duyguyu zihninizde görmeye çalışın. Mikrop bir anda karşınıza çıkacaktır. Belki de tam olarak boğazınızda bir top şeklinde göreceksiniz o duyguyu. Karşınızda "Pişmiş kelle" gibi sırıtarak, "Bi arkadaşa bakıp çıkacaktım" diyecektir size. Sakın inanmayın ona. Bakın, onu gördüğünüzü fark edince nasıl da masumlaştı... Sakın yüz vermeyin o mikroba. Adı üstünde, "Mikrop" işte! O topu zihninizde bir güzel uzağa doğru fırlatıp atın. Sonra topun gittiği yerde oluşan boşluğa, güneşten akan sıcacık bir ışık gönderin ve boşluğu doldurun.

Gözlerinizi açtığınız zaman, ağlama isteğiniz tamamen ortadan kaybolmuş olacaktır. "Hangi yüzyıldayız" gibi tuhaf tepkiler verebilirsiniz, bu son derece normaldir. Ee, kolay değil, çok tehlikeli bir düşmanı attınız vücudunuzdan. O kadar tepki de olsun artık...

Mutsuz Olmak Günahtır - (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin