Mutluluğu Koruyabilmek

196 47 15
                                    

- Daha önce bunun gibi bir şeyi hiç kimse yapmadı.

- İşte bu yüzden işe yarayacak.

The Matrix Filminden


Evet! Artık nasıl mutsuz olduğumuzu ve bu durumdan nasıl kurtulacağımızı biliyoruz. Tıpkı güçlü birer savaşçı gibi, en zor durumlara bile hazırlıklı olduğunuza inanıyorum artık. Mutsuz olmanın geçici bir durum olduğunu, hayatımızın tamamını ele geçirmesine izin vermememiz gerektiğini gördük. Eğer kitabın başından beri söylenen her şeyi yaptıysanız ve almanız gereken tüm mesajı aldıysanız, şu anda havada takla atıyor, duvarlara tırmanıyor ve yerlerde timsah yürüyüşü yapıyor olmanız lazım.

Eğer bunları yapmıyorsanız, kitabı en baştan tekrar okumanız gerekebilir. Biliyorum işkence gibi olacak ama maalesef yapmanız gereken şey bu. Ben bu kitabı, siz mutluluktan yerlerde yuvarlananın diye yazdım. Kendinizi düşünmüyorsanız, en azından beni düşünün ve benim için yapın bunu.

Mutluluktan kolunuzu bacağınızı ısırdığınızı, havlu, mendil vs. ne varsa yediğinizi ve ışıl ışıl gözlerle, "Bu iş tamamdır artık" dediğinizi varsayalım. Bu noktada bile işimiz bitmiş sayılmaz henüz. Mutluluğumuzu korumak ve onu devam ettirmek gerekecektir. Sonuçta timsah yürüyüşü bir yere kadar.

Şimdi bu noktadan sonra, artık mutluluğumuzu korumak için hep tetikte olmamız gerekecektir. Aklınıza küçücük bir mikrop bulaşırsa, onu oracıkta etkisiz hale getirmelisiniz. Kitabın başından beri söylediğimiz her şeyi adım adım yaparsanız, bir zaman sonra artık bunları otomatik bir şekilde yaptığınızı göreceksiniz.

Bu nedenle kitabı ara sıra tekrar okumanızı öneririm. Kitabın içinde yazanları iyice hayatınıza adapte ettikten sonra bir diğer aşamaya geçeceğiz... Bu çok önemlidir:

Kitabı bir kova suyun içine atın ve bir hafta bekletin. Sonra bu suyu damla damla evinizin her yerine dağıtın. Bu suyla duş alın, kıyafetlerinizin üzerine damlatın bu suyu. Hatta yaptığınız yemeklere bile birkaç damla dökebilirsiniz. Böylece kitabı yalamış yutmuş olacaksınız. Kitabın hakkını sonuna kadar vereceksiniz!

Bunu da yaptıktan sonra, bir gününüzü nasıl yaşadığınız en önemli uygulama konumuz olacaktır. Hayatı ardı ardına günler şeklinde yaşadığımıza göre, amacımız bir günümüzü tam olarak istediğimiz şekilde yaşamaktır. Ana felsefemiz şu olacak;

"Günü muhteşem bir şekilde yaşa ve gün sonunda yaşanan her şeyi orada bitir!"

Eğer bu bakış açısını her gün yaşamınıza aktarmayı başarırsanız, kitabı suda bekletip suyunu içmenize gerek kalmaz. O zaman siz, kitap gibi olursunuz. Hatta bu kitabı beğenmezsiniz bile, "Ben daha iyisini yazardım" dersiniz. Kesinlikle yazabilirsiniz. Hem görmüyor musunuz ne kadar arabesk bir kitap oldu. Ama yazmış bulunduk bir kez, yapacak bir şey yok.

Değişimin kalıcı hale gelebilmesi için, işin biraz da felsefi kısmına bakalım isterseniz. "Bir o eksikti" dediğinizi duyar gibiyim.

Değişim soyut bir kavram. Ama etkilerini hayatımızda somut bir biçimde görüyoruz. Sizin değişiminizi, etrafınızdaki insanlar kolaylıkla fark edeceklerdir. İyi ya da kötü anlamda bir değişimden geçtiğimizde, bunu çevremizdekiler mutlaka fark edecektir.

Değişim bir kıyafet gibidir ve kıyafetlerimiz değiştiğinde ruh hallerimiz de değişir. O gün kendinizi nasıl hissedeceğiniz, çoğunlukla üzerinize giydiğiniz kıyafete bağlıdır.

"Rol yapma sanatı" da denen bir yöntemi uygulayarak, bu kıyafetleri dilediğimiz gibi kullanabiliriz. Rol yapma sanatı, istediğiniz bir duygusal duruma bürünme sanatıdır. Tıpkı oyuncuların, oynadıkları role kendilerini gerçekmiş gibi inandırmalarıdır.

Bir an şunu düşünün: mutsuz olduğunuza siz inanıyorsunuz. Kimsenin bundan haberi bile yok. Mutsuz olduğunuza inandığınızda, kendinizi mutsuz bir role bürünmüş bir tiyatro oyuncusu gibi hayal edin. Eğer yeterince yoğun bir şekilde kendinizi bu role kaptırırsanız, canlandırdığınız karakterin kimliğine iyice alışırsınız.

Gülüyorum, çünkü ağlamamalıyım.

Abraham Lincoln

O halde bu oyunu kuralına göre oynamak zorundayız. Güzel rollere kendimizi kaptırıp, kötü rolleri sadece o an yaşayarak hemen bırakmalıyız. Tıpkı, "Aş var giriş, iş var sıvış" felsefesi gibi. Sorunlardan uzak durup, çözümlere sarılmayı seçebiliriz. Mutsuzluktan kaçıp, mutluluğa koşabiliriz.

Bütün bunların bir oyun olduğunu, her an her yerde farklı bir role büründüğümüzü kendinize hep hatırlatın.

Eğer kendinize olan güveninizi artırmak istiyorsanız, bununla ilgili rol yapın. Kendinizi, özgüveni zirvede olan birisi gibi hayal edin. Öyle yürüyün, sesinizi öyle kullanın, bakışlarınız öyle olsun. Bir tiyatrocu olduğunuzu ve yönetmenin sizden bu rolü oynamanızı istediğini hayal edin. Bir oyuncu, kendisine verilen rol neyse ona bürünür. Yaşam bir oyun sahnesi olduğuna göre, şimdi bu rolleri artık bilinçli olarak seçebiliriz.

Tıpkı televizyonda izlemek istediğiniz programa karar verme özgürlüğünüz olduğu gibi, oynamak istediğiniz rolleri seçme özgürlüğünüz de vardır ve bu hakkı kimse elinizden alamaz. İstemediğiniz bir programı zorla izlemek zorunda değilsiniz. Elinizde kumanda var ve dilediğiniz kanala geçebilirsiniz. Duygularınız da aynı şekildedir. Eğer üzgün olmak artık sizi mutlu etmiyorsa, o zaman zihninizdeki kanalı değiştirin ve başka bir role büründürün kendinizi.

Bu oyunculuk deneyimiyle ilgili en ilginç olan şey, o role bir zaman sonra tamamen alışıyor olmanızdır. Mutsuz olma rolüne kendinizi kaptırıp her an her yerde oynamaya devam ederseniz, kendinizi bu role bütünüyle ait hissedersiniz. Tam tersi de olabilir. Mutluluk rolüne kendinizi kaptırdığınızda, bu rol sizi bambaşka bir ruh haline büründürecektir.

Daha önce "Kuantum Zıplama, Sıçrama, Balıklama" gibi kavramlardan söz etmiştik. Bu sıçramayı yapmanızı kolaylaştıracak en büyük yardımcınız, bu rol yapma sanatında ustalaşmak olacaktır. Çünkü tüm sıçramalar, bir kimlik değişimidir ve kimlik değişimi yaşadığımızda, zihnimiz başka bir boyuta geçer. Bu boyut değişimi, bütün sinir sistemimizin yeni kimliğe alışması demektir. Eline diplomasını alan bir tıp öğrencisinin, "Ben doktorum" demesi gibi... Eline ayrılık mektubu geçen birisinin, "Ben mahvolmuşum" demesi gibi...

"Ben..." diye başlayan cümleleriniz, sizin kim olduğunuzu belirleyecektir. Oynadığınız tüm roller sizin farklı farklı "Ben" leriniz olacaktır.

"Ben mutluyum" ifadesi, iki kelimeden oluşan basit bir cümle değildir. Bu cümlenin altında bir duygu vardır. O duygu olmadan, sizin mutluluğunuz hiçbir şey ifade etmez. O duygu, kendinizi kaptırdığınız roldür. En iyi oyuncular, rollerine kendilerini çok kaptırdıkları için en iyidirler. Rollerini yaşarlar. O rolü yaşamak demek, roldeki duyguya sıçramak demektir. Bunun teknik adı, "Kuantum Sıçrama" dır. O kimliğe bürününce, artık başka biri olursunuz.

Bir yumurta için "Kuantum Sıçrama" omlete dönüşmektir. Yumurta omlet olduktan sonra, artık bir daha eski haline dönemez. Bizler de, değişimin tadına bir kez bakınca, artık istesek de geriye dönemeyiz.

Şimdi yaşamınızı değiştirecek büyük bir seçimle karşı karşıya kalacaksınız. Bir yumurta olarak kalmaya devam mı edeceksiniz, yoksa hayatınızın geri kalanını bir omlet olarak mı yaşamak istiyorsunuz. "Hayır, ben haşlanmak istiyorum" da diyebilirsiniz. Seçim sadece sizindir.

Seçiminizi yapmadan önce çok dikkatli olmanızı öneririm. Zira bir yumurta omlet olduktan sonra, artık yumurta değildir!

Mutsuz Olmak Günahtır - (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin