Heey! Umarım yeni hikayemi beğenirsiniz :D Daha önce Facebook'ta başlamıştım ama final vermemiştim. Burada baştan yayınlayıp final vermeyi düşünüyorum. :D Yorum ve vote gelirse devam edeceğim :D Tabi okunursada :D Sizi seviyoorum .
Bu bölüm benim için uğraşıp karakter bulup, hikayelerime kapak yapan Ruby'minnn <3
ARKADAŞLAR PORSCHE---> HARRY
Multi. Dianaaaa :DArabadan indiğim de anahtarı elimde birkaç kere çevirip cebime attım. Kafede gece vardiyasına kaldığım günler hep böyle olurdum. Sıkıntılı. Dönüp tekrar arabamı park ettiğim yere bakınca oranın arabam için uygun olup olmadığını düşündüm. Bu kadar takıntılı olmak benim için tehlikeliydi. Hızla arkamı döndüm ve dışarıdan hoş olan ama içerideki patronun tam bir pislik olduğunu düşündüğüm kafeye baktım. Ben bunu zaten hep düşünürdüm. Açıkça söylemek gerekirse patronumdan nefret ediyordum.
Kafeye girdiğimde dışarısının soğuk olduğunu anlamıştım. Gerçi burası hep sıcaktı. Yazları o kadar sıcak oluyordu ki gelmemek için doktorlardan rapor alıyordum. Mecbur olmasam burada bir dakika bile durmayacağımı bile bile bu işte çalıştığımı herkes biliyor.
Tezgahın arkasındaki Elliota küçük sayılabilecek bir sesleniş yaptım.
‘Ben geldim Elliot çıkabilirsin.’
Kafasını salladı ve gülümsedi. Bende ona gülümsedikten sonra içeri girdi. Bütün hareketlerini ezberlemiştim. Önlüğünü çıkarıp askılığa asar ve üstüne kahverengi ceketini giyip herkese teker teker iyi akşamlar der ve çıkıp evinin yolunu tutar arada yol üstündeki bardan bir bira alır ve onu evine götürür.
Bana doğru yaklaştığında gülümsedim ve selam vermek amacıyla başımı salladım.
'İyi akşamlar Diana.''Teşekkürler Elliot.' dedim gülümseyerek.
Arkasından kafeden çıkışını izledikten sonra bende tezgahın arkasına geçtim ve kot ceketimi asıp önlüğümü giydim. Turuncu önlük bana kesinlikle yakışmıyordu. Ben turuncuyu severdim ama bu önlük.. Hayır hiçte bu önlüğe turuncu gitmemişti. Kendi içimde bu kavgayı yürütürken Jess tembel adımlarla yanıma geldi.
'Bugün geç kalmamışsın.' diye şakıdı.
Omuz silktim ve ağzıma bir sakız attım.
'Patron sana sakız çiğnemek yasak dememiş miydi?'
Omuz silktim. Jess buna güldü ve önlüğünün cebinden not defterini çıkarıp masaların olduğu yere doğru ilerledi.
Arkasından kusursuz fiziğine bakarken omuz silkmekle yetindim. Sarı saçlarını tepeden toplamış, gözlerine yine mavi lenslerini takmayı ihmal etmemişti. Benden daha güzel olduğu gözler önündeydi ama güzellik bana kalırsa o kadar da önemli değildi.
Patronun ellerini çırpıp ‘Hadi hızlanın!’ diyişini duyunca doğruldum ve mutfağa ilerledim.
Yemekler çok güzel kokuyordu ve ben yine açtım. Aşçının yanına yaklaşınca. Bana gülümsedi.
‘ Boşalınca bir şeyler yersin’ diye mırıldandı. Ona 32 diş olarak gülümsedim.
Önlüğümün cebinden bir kağıt parçası çıkardım ve masalara ilerledim. Patron elimdeki kağıt parçasına ve ağzımdaki sakıza ölümcül bakışlarla atıp yanımdan geçtiğinde yutkundum.
Tezgaha yaslanıp müşteri beklemeye başladım. İçeri iki kız girdiğinde onları adeta yemini izleyen kaplan gibi izlemeye başladım. Fazla belgesel izlemem.NOKTA.
Biraz sonra onların yemeklerini kağıdıma not alıp içeri mutfağa verdim ve yemeklerin çıkmasını beklemeye başladım.
Elime birkaç tabağı alırken içerden sesler geldiğini duydum. Dudaklarımı bükmekle yetinirken. Jess hızla içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)
FanfictionKötüyü ve iyiyi oynayan bir melek. Geçmişinden habersiz bir kız. Onları bekleyen amansız maceralar sizlerle. Her şey bir araba yangınıyla başladı. Sonra ikisi de uzun zamandır aradıkları aşkı buldu ama önlerinde büyük bir engel var. Bu engel ne...